Kıracaksan KONUŞMA!

Saadet SARITUNÇ

1- O rahman.

2- Kuranı öğreti.

3- İnsanı yarattı.

4- Beyânı (konuşmayı) öğretti. (Rahman Suresi)

 

Ve ayet “Artık Rabbiniz‘in nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?” ikazını defaten tekrar 

etmiştir. Burada dikkatimizi çeken, Kur’an-ı öğrettiğini, insanı yarattığını belirttikten sonra, BEYAN’I yani konuşmayı öğrettiğinden bahsetmesidir. Buradan konuşmanın başlı başına bir nimet olduğunu anlıyoruz. Çünkü yarattıkları arasında konuşmayı bir tek insana vermiştir.

 

Burada şöyle bir durum aklımıza geliyor. Neden Rabbimiz konuşmayı öğrettiğini ilk sıralarda yer veriyor. Çünkü “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik. Onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan 

yüklendi.” (Ahzab 72)

Seyyit Kutup Fizilalil Kur'an'da emanetten kasıt irade, idrak, mücahede ve mesuliyeti yüklenme olarak açıklamaktadır. Doğal olarak Allahu Teala konuşmayı da insana bahşederek bu emaneti tamamlamayı dilemektedir. Tabii konuşma bahşedilen insanın nasıl konuşması gerektiği de yine bize şöyle bildiriliyor; 

1- Doğru söz söyle.

2- İltifatkâr söz söyle.

3- Gönül alıcı söz söyle.

4- Tatlı söz söyle.

5- Yumuşak söz söyle.

6- Tesirli, hikmetli söz söyle.

7- Alçak sesle konuş.

İnsanın nasıl konuşması gerektiğini Allahu Teala bize Kur’an-ı Kerim'de böyle tek tek açıklarken burada dilin ölçüleri olan gıybet, koğuculuk, yalan, malayani konuşmak, fahiş konuşmak, alay etmek gibi dilin afetleri apayrı başlı başına bir konudur.

 

Bizim asıl konumuz dil belasıdır. Dolayısıyla bu konulara girmek istemiyorum.

 Muaz bin Cebel; “Ey Allah'ın Resulü! Biz söylediklerimizden sorumlu muyuz?” Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem; “Annen matemini tutsun! İnsanları ateşe, burunlarının üzerine sürükleyen dillerinden başka nedir?”

 

Yine Allah'ın Resulü; “Cesette hiçbir azâ yoktur ki, tek başına Allah katında dilden şikayetçi

olmasın!” buyurmaktadır. Öte yandan müminin özellikleri anlatıldığı zaman “Mümin odur ki, elinden ve dilinden emin olunan kişidir.” diye buyrulur.

Kur'an'da ve hadislerde durum bu iken biz Müslümanlar buna ne kadar dikkat ediyoruz acaba?

Bazı insanlar, yanlış bir şeyler söylemeseler de üslupları kırıcı olabiliyor. Bazı kişilerin karakterleri öyle oturmuş ki çevresindeki kişiler bizâr durumda kalıyorlar.

 

Evet, Müslümanın, müslümana karşı kötü niyeti olmaz, zararı dokunmaz ama kalp kırma konusunda muzdarip olabiliyorlar.

Bir gün bir bacıya dedim ki; “ Ben evimi hiçbir özel eşyama karışmadan canı gönülden herhangi bir

Müslüman kardeşime teslim edebilirim. Kesinlikle elinden eminim. Ama maalesef ki dilinden emin olamıyoruz!”

Gerçekten de öyle değil mi? Bir dönem çevremde karakter olarak kırıcı olan bazı kimseler vardı. Elimden geldiğince düzeltmeye çalışıyordum. Düzeltemediğim için üzülüyordum. Yıllar 

geçtikçe fark ettim ki üslubu ve karakteri oturmuş olunca değiştirmesi çok zor oluyor, hatta mümkün bile olmuyor. 

Eskilerden bir bacı bana dedi ki; “Bacım Benim okuma yazmam yok. Müslümanlara madem bir 

faydam dokunmuyor. Dikkat ediyorum ki herhangi bir lafımdan ve tavrımdan Müslümanlar zarar görmesin.”

Bu sözler bana o kadar asil geldi ki hâlâ sohbetlerimde anlatırım.

Biz Müslümanlar olarak bir sorumluluğumuz var. Bir davamız var. Davamız, benliğimizin önüne geçmeli. Dikkat etmeliyiz. Sadece namazımız orucumuz bizi kurtarmaz. Müslümanlarla ilişkilerimiz de çok önemlidir. Evet dikkat edin Müslüman kardeşlerim, bizim bizden başka kimimiz var? Zalimler bizlere bu kadar zulmediyorken, Müslümanlar yıllardır çeşitli sıkıntılarla baş başayken, İslam için çile çeken, bedel ödeyen Müslümanlar varken, birbirimizi yoktan sebeplerle kırmak niye? 

Ayrıca kimi akrabalarıyla, kimi eşiyle, kimi çocuklarıyla, kimi dünyalıklarla imtihan ediliyorken,

birbirimize moral olmak yerine birbirimizi neden üzelim? En azından takoz olmak yerine destek olalım. Bazı Müslümanlar o kadar kırıcı olabiliyorlar ki, söyledikleriyle kırmasalar bile tavırlarıyla kırabiliyorlar. Bu durumda en fazla etkilenen maalesef ki bayanlar oluyor. Öncelikle biz bayanlar bizi inciten bir laf duyduğumuz zaman bazen günlerce zihnimizden atamıyoruz, hatta bazen uykularımızı bile kaçırabiliyor.

Yazık günahtır.

Bu durumda şöyle bir şey söylemek aklıma geliyor;

“Kıracaksan, Konuşma! Evet, konuşma. Ya hayır konuş, ya da sus!”

Vesselam

 

Paylaş: