Yazar Maraşlı: Bir erkeğin hürriyetinin bir kadının bir kaç cümlesine bağlı olduğunu biliyor musunuz?

​Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, kadına yönelik şiddeti konu alan kamu spotuna tepki gösteren Yazar Sema Maraşlı, bu tür videolarla her erkeğin potansiyel katil ve sapık olarak gösterildiğine dikkat çekti.

Yazar Maraşlı: Bir erkeğin  hürriyetinin bir kadının bir kaç cümlesine bağlı olduğunu biliyor musunuz?

Advert

Yazar Sema Maraşlı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, kadına yönelik şiddeti konu alan kamu spotuna tepki gösterdi.

"Hedefiniz ne?"

Sosyal medya hesabı twitter üzerinden tepkisini gösteren Maraşlı, "Harika bir video çekmişsiniz! Bütün erkeklerden nefret ettim tiksindim! Hedefiniz ne? Bütün kadınların erkeklerden nefret etmesi mi? Çok başarılısınız, tebrikler... Bir sonraki hedef nedir?" dedi.

Bir kullanıcının "Bence video çok yerinde ve gerekli bir üsluba sahip. Cumhurbaşkanlığının nadiren de olsa yaptığı iyi bir iş bu." paylaşımına Maraşlı, "Bir erkek olarak namusunuzun, şerefinizin ve hürriyetinizin bir kadının bir kaç cümlesine bağlı olduğunu biliyor musunuz? Hastanın iftirası ile hapiste kaç sağlıkçı var biliyor musunuz? En az on yıl ile ceza alıyorlar. Kadının sadece 'kötü niyetle dokundu' demesi yeterli." cevabını verdi.

"Bu videolarla her erkek potansiyel katil ve sapık olarak gösteriliyor"

Maraşlı, şu ifadeleri kullandı: "Bu videolarla her erkek potansiyel katil ve sapık olarak gösteriliyor. Kanun da hazır. 'Kadın beyanı esastır; delil ve şahide gerek yok.' Bir gram aklı olan erkek bu videolara ve yasalara karşı çıkar. Gözünüzü hapiste açmadan toparlanın.

Erkeğin hapse girmesi için bütün bunları yapmasına da gerek yok. Kadının sadece şikâyeti yeterli. Kalbinde merhamet olan hiçbir kadın ve erkek bu yasaları destekleyemez. Yasalarımız şiddet uygulayanı cinsiyetine bakmadan zaten cezalandırmak zorunda. Bu ayrımcılık niye?"

"Sevgi, saygı temalı videolar niye yapılmıyor"

Kadın ve Demokrasi Derneğine de (KADEM) tepki gösteren Yazar Maraşlı, "Buna benzer videoyu KADEM yapmıştı. Bir faydası oldu mu? Hayır. Şiddet her geçen gün artıyor. Zararı görüldüğü halde niye bir benzerini yapıyorlar? Sevgi, saygı temalı videolar niye yapılmıyor? Maksat ne? Kocası genç yaşta ölen bir hanım anlatmıştı. KADEM'in yaptırdığı bu video televizyonda yayınlanınca babasız büyüyen üç küçük kızı da korkmuş. 'Anne erkekler böyle mi?' diye sormuşlar. Bu videolarla kız çocukların, genç kızların zihni kirleniyor. Bu videoları izleyen kız çocukları şiddete karşı cesaretlenmez tam aksi pasifleşir, erkeklere karsı korku ve düşmanlık oluşur."

"Hedefleri erkek düşmanlığı"

"Ey KADEM ehli, zihnini kirlettiğiniz bunca kız çocuğunun hesabını Allah'a nasıl vereceksiniz?" diye soran Maraşlı, "Modern dünyada aileyi bekleyen ilk tehdit KADEM derneği bence. Bu videolar tam KADEM ve Aile Bakanlığı tarzı. Hedefleri erkek düşmanlığı. Kendilerini eleştiriden korumak için yapıp Cumhurbaşkanlığı logosuyla yayınlatmışlar. Bir de Cumhurbaşkanımızın himayesinde diyorlar ki yaptıkları kötülüğü Cumhurbaşkanına yüklemek için. Görmemiştir bile. Kadına şiddete hayır, erkeğe ve çocuğa şiddete evet mi? Niye ayırıyorsunuz, eğer gerçekten şiddete karsıysanız?" değerlendirmesinde bulundu.

Başka bir kullanıcının "Sema Hanım! Sizi KADEM'in başına getirsinler en iyisi. Başka türlü KADEM'i beğendiremeyeceğiz size." şeklindeki karşılığına Maraşlı, "Benim hiçbir yere baş olmak gibi bir derdim yok. Allah'a kul olmak bana yetiyor. KADEM Allah için çalışsın baş değil ayak olurum onlara." diye cevap verdi.

"Her Şey KADEM’in Kirası İçin mi?"

Yazar Sema Maraşlı daha önce de KADEM'e tepki göstermiş ve bu tepkisini bir internet sitesinde paylaşmıştı.

Maraşlı'nın, "Her Şey KADEM’in Kirası İçin mi?" Başlıklı yazısının tamamı şöyle:

"KADIN ve DEMOKRASI DERNEĞİ (KADEM) 2015 Temmuz ayında kurulduğu zaman derneğin İstanbul’da kiraya tuttuğu köşk çok konuşulmuştu.

16 odalı 7 banyolu köşkün kirası aylık 50 bin dolar olarak basında yer aldı. On yıl boş kalan köşkü kimsenin tutmaya gücü yetmemiş taa ki KADEM tutana kadar.

KADEM kurucuları, o zaman basında çok yer alan bu haberi yalanlamadılar, bu kiranın abartı olduğu, aslının başka olduğu ile ilgili bir açıklama da yapmadılar. Demek ki kira 50 bin dolar. 50 bin dolar Türk parası olarak ne yapıyor diye baktım.

KADEM’in 50 bir doları bugünkü kur üzerinden (03.04.2018) aylık kirası 198.700 (Yüz doksan sekiz bin yediyüz) Türk lirası yapıyor.

Yani 198 bin 700 lira aylık kira veriyorlar. Kira dediğin de çabuk gelir.

Ayda 50 bin dolar, yıl da 600 bin dolar yapıyor.

600000 dolar (Altıyüzbin dolar) 2 milyon 385 lira yapıyor.

KADEM bir yılda 2 buçuk milyona yakın kira veriyor.

Kurulduğu günden itibaren yaklaşık 6 milyon lira kira ödemiş olmaları gerekiyor hesaplarıma göre.

KADEM sadece iki buçuk yılda 6 milyon lirayı nasıl ödedi?

Devletin parasından ödüyorlarsa her zerresi kendi adıma haram zehir olsun.

Fakat devletin parasından ödeyeceklerini zannetmiyorum. İslam ülkelerindeki kadın derneklerine Avrupa fonu çok büyük paralar ödüyor. Büyük ihtimal bu kira Avrupa fonu tarafından ödeniyor. Tabii sadece kira ile kalacak değil, buranın masrafları var, lüks otellerde toplantıları var, seminer programları var, kamu spotları var. Var da var. Onlar da fondan karşılanıyor olmalı.

Şimdi önemli olan konu şu ki, Avrupa fonu bu paraları ne niyetle veriyor?

Bu paralar karşılığı KADEM’den ne bekliyor?

KADEM Avrupa fonundan aldığın paraların karşılığını nasıl ödüyor?

KADEM’in yaptığı çalışmalara bakalım, kime hizmet ediyor.

“Kadın Hukuk El Rehberi” kitapçığını kısaca inceleyerek başlayalım.

Bu kitapçığı KADEM her yerde dağıtıyor ve kurumlara konuşmacılar gönderip eğitimler veriliyor.

İlk etapta kitabın kapak resmi dikkat çekiyor. Kapakta elinde adalet terazisi tutan bir kadın var. Oysa adalet terazisinde cinsiyet olmaz. Teraziyi tutan erkek de değildir kadın da. Fakat bu arkadaşlar teraziyi kadının eline vermişler, kadın da teraziyi eşit bir şekilde tutuyor. Fazlaca cinsiyetçi bir görsel.

Kitabın içindeki bütün görsellerde cinsiyetçilik ve duygu sömürüsü hakim. Gelinlikle ağlayan kadınlar, yüzü gözü morarmış kadınlar, sıkılmış erkek yumruğu, çocuğuna korkuyla sarılmış kadın ve tepelerinde onlara vurmak için hazır bir erkek…

İnsanın zaten sırf resimlere bakarak “Allah belasını versin bütün erkeklerin” diyesi geliyor. “Kadın Hukuk El Rehberi”nden çok görseller bakarak “Erkek Düşmanlığı El Rehberi” denebilir kitaba.

İçeriği bakalım: Eşler diye başlıyor fakat hedef kadınlar elbette. Kitabına giriş bölümlerindeki ana konular:

“Eşler (Kadın) çalışmak için kocasından izin almak zorunda değil.”

“Kadınlar aile konutuna ipotek koydurmalı ki erkek istediği zaman satamasın.” diye devam ediyor.

Hele şu madde evlere şenlik!

“Eşiyle önemli konularda uyuşmazlığa düşmeleri halinde kadın, (örneğin; çocuğun adının konulması, okuyacağı okulun seçilmesi, vb.) hemen boşanma seçeneğini düşünmek yerine, uyuşmazlığın hakim tarafından çözüme kavuşturulması için de mahkemeye başvurabilir.”

Çocuğun adı ya da okuyacağı okul gibi önemli konular(!) da kadının dediği olmalı elbette; baba denilen, tohumunu ve nafakasını sağlayan mahluğun ne haddine düşmüş de bu konulara karışsın ama dimi!

Baktınız kocanız böyle önemli konularda (!) haddi olmayarak karışıyor, kadının evde her dediği olmuyorsa boşanılabilirsiniz fakat boşanmak istemiyorsanız, mahkemeye başvurup kendi isteğinizi dayatmak için dava açın, sonrasında kocanız sizi boşayabilir fakat önemli değil önemli olan evde kendi istediğinizi yaptırmanız mesajı cümleye yedire yedire iyi verilmiş.

Kitapçıkta geniş bir şiddet bölümü var. Psikolojik şiddet bölümünde şöyle bir madde var ki akıllara zarar:

“Kadını ücretsiz aile işçisi olarak kullanmak”

Ev hanımlarını “ücretsiz aile işçisi” diye tanımlamışlar.

Vah vah ezik ev hanımları! Evin ücretsiz aile işçileri!

Çalışan kadınlar gibi “kapitalist sistemin ücretli işçileri” olmak gibi havalı tanımlamaları olmayan ev mahkumları yazık size!

Sizler evin güvenli ortamında oturup çocuklarınızı sever, bir nesli büyütürken, evlatlarınıza ve eşlerinize sıcak yemekler yapar ve eve sevginizi katarken, bu havalı kadınlar patronların köleliğini yapıyorlar fakat ne gam! Karşılığında para alıyorlar. Sizin gibi sevgi uğruna bedava çalışmıyorlar. Para gibi tapınılacak kıymetli (!) bir şey için ömürlerini tüketiyorlar. Zaten biz kadınlar dünyaya para kazanmaya gelmedik mi! Öteki tarafta bize ilk soru “kaç kağıt kazandın?” sorusu olmayacak mı? Evde bedava işçilik yapılır mı be. Öteki tarafta nasıl hesap verilir bilemedim!

KADEM’in ev kadınlarını bu utançtan kurtarmak için nasıl bir tavsiyesi var onu göremedim kitapta. Kadınlar kocalarından aylık mı isteseler acaba?

Peki erkek de derse ki karısına: “Ben de bu evin ücretsiz işçisiyim” akşama kadar sizin için kazanıp getiriyorum, bu harcamalarım karşılığında bana ne vereceksin?”

Der mi? Diyemez. O erkek ya. Modern dünyanın kölesi. Karısı istemediği hiçbir şeyi vermek zorunda değil ona. Ama o her şeyi yapmak zorunda. Hatta boşandığı karısına bile ömür boyu bakmak zorunda.

“6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” kabul edilerek, şiddete maruz kalan tüm aile bireylerinin korunması esas alınmıştır.” diyerek kadınlara 6284 sayılı aileye dinamit koyan kanun hatırlatılıyor.

“6284 Sayılı yasa gereğince verilen tedbir kararları uygulanırken özellikle “şiddet uygulandığını gösteren delil ve belge aranmaması” kadınların, herhangi bir rapor olmasa dahi tedbir kararı alabilmelerini sağlamaktadır.”

Bir belgeye falan ihtiyaç yok, canınız sıkıldığı zaman gidip şikayet edebilirsiniz mesajı da tamam. Tabii “kocayı şikayet etmek kadınların hakkı” neden kullanmasınlar değil mi?

Kitapçıkta “Ülkemizde şiddetin her geçen gün arttığı” vurgusu yapılıyor.

“Sığınma Evleri”nin adının “Konuk Evi” olduğunu yazılmış, gitmeye hiç çekinmeyin diye de sığınma evlerinin reklamı yapılmış. Bir de sığınma evlerinin imkanlarında bahsedilmiş: Maddi yardımlar, sosyal, sanatsal ve sportif faaliyetler… Sanki tatil sitesi. İnsan özeniyor, gidip bir kafayı mı dinlesem diye!

Tabii KADEM’in çalışmaları bu kitapçıkla bitmiyor. Kadınları evden sokağa itmek için yaptıkları:

“Kadın İstihdamı Geleceğe İşbaşı Projesi, İnnovasyonda Kadın, Kadın Girişimcilik Kampı, Kadınların Yükselmesi Önünde Engeller, Siyasette Kadın Sivil Ağı, Söyleyecek Çok Sözümüz Var…gibi pek çok çalışmaları da mevcut.

“Kadın Güçlenirse Devlet Güçlenirse” sloganlarını da anlamak zor. Devletimiz kadınların kazanacağı paraya mı kaldı? Evler boşalınca, aile sokağa dökülünce mi devletimiz güçlenecek!

(Bu arada zarureten çalışan kadınlar ve kadınların olması gereken alanlarda çalışanları kastetmiyorum fakat dışarıda çalışma ihtiyacı olmadığı halde bütün kadınları, erkeklerin dünyasında, para peşinde, rekabet içinde koşturmaya çalışmak nasıl bir mantık bilemiyorum.)

“İstanbul sözleşmesi çalıştayı” yapmış KADEM. 6284 nolu kanunun daha çok uygulanması ve titiz takip edilmesinin gerekliliği vurgulanmış. Kadına yönelik şiddetin “bir insan hakları ihlali” olduğunu ifade edimiş. 6284 adaletten uzak, insanın kendini savunma gibi insani bir hakkını erkeğin elinden alıp kadına veren bir kanun. Bu kanunu savunuyorlar ve insan hakları değerlendirmesi içine alıyorlar. Komik ötesi!

“Erkeğe yönelik şiddet” insan hakları ihlaline girmiyor zaten hatta “hayvan hakları ihlaline” da girmiyor, “erkeğe yönelik şiddet” diye bir kavram bile yoktu ben yazana kadar.

KADEM’in en büyük amaçlarından biri de “erken evliliği bitirmek” Gerçi onlar erken evlilik de demiyorlar. 18 yaş altı kızın gönlü ile severek yapılmış evlilikleri de “cinsel istismar” diye tanımlıyorlar.

Okullarda 18 yaş altı cinsel birlikteliklerde son yıllarda patlama olması gibi problemlerle hiç ilgilenmeyen, 18 yaş altı için dizi ve filmlerin kısacası medyanın temizlenmesi, bu çocukların internete girip çok rahat bir şekilde pornoya hem de eşcinsel pornolara erişimlerin yasaklanması gibi bu çocukları görsel cinsel istismardan korumak adına hiçbir şey yapmamaları da ayrıca ilginç. Onların tek derdi yeter ki evlenmesinler.

KADEM kadın haklarını savunuyor mu diyorsunuz? Hangi kadınların hakkını? Kendi ideolojileri gibi düşünenleri. İşlerine gelmezse en büyük haksızlığı kadınlara yine KADEM yapıyor.

Mesela geçmiş yıllar da erken evlendiği için tecavüz suçu ile yargılanıp 5-8-16 yıla kadar ceza alan, evlendikten yıllar sonra ailesinden koparılıp hapse atılan erkeklerin hanımları, çocukları maddi manevi çok perişanlık çekiyorlar. Kocaları hapiste onlar TBMM yolunda. Geçen yıl milletvekilleri bu mağdur kadınları dinliyor hak veriyorlar, yardımcı olacaklarına söz veriyorlar ve bunun için bir çalışma yapıyorlar. Geçmişe yönelik erken evlenmiş olanları bir kanun maddesi ile ailelerin kavuşturacaklardı fakat olmadı. Neden acaba? Feministler, CHP falan tepki gösterdi fakat hükümet onları dinlemedi, affı çıkaracalardı taa ki KADEM dahil olup durdurana kadar.

Hükümet mecliste aileyi ya da kadını ilgilendiren bir yasa görüşürse KADEM’de şak, hemen bir çalıştay oluşturuluyor, kendi zihniyetlerinde uzmanlar bulup raporlar çıkartılıyor ve hemen sonuçları meclise gönderiliyor.

Ne hikmetse mecliste o kadar milletvekilinin çalışmaları, uzmanlara hazırlattıkları raporlar yok sayılıyor ve KADEM’in çalıştay raporları dikkate alınıyor ve yasa ona göre şekil alıyor. Biz vekillere mi oy verdik yoksa bu sonradan görme lüks meraklısı Kösem Sultanlara mı oy verdik belli değil.

Ve KADEM sebebi ile meclis affı geri çekti. Halen resmiyette görünen 4 bin civarı aile babası tecavüzcülerle birlikte en ağır şartlarda hapis yatıyor ve anne-baba-eş-çocuklar en az yirmi bin kişi mağdur. Bir de severek erken evlenmiş fakat eşi yakalanmasın diye hastaneye bile gidemeyen binlerce kadın ve çocuk var.

Bu kadınlar ve çocuklar KADEM’in umrunda mı? Kendileri trilyonluk binalarda keyf çatarken bu kadınlar ne yer ne içer ilgilendiler mi? Kocalarının serbest kalmasına engel oldukları kadınlar hangi şartlarda yaşıyor baktılar mı?

Bu kadınlar devletin verdiği yedi yüz lira ile geçinmeye çalışıyor. Çoğunun ev kiralarına bile yetmiyor bu para. Pek çoğunun birkaç çocuğu var. Çoğunluğu kaçarak evlendiği için kendi aileleri yüz çevirmiş. Evlenmelerine anne-baba hatta kayınpeder destek olmuşsa onlar da, kadının kocası da hapiste. İnanılır gibi değil fakat maalesef gerçek.

Kocalarının anneleri de gelinlerinden genellikle yüz çevirmiş: “Oğlumuzun başını yaktın senin yüzünden hapiste…” diye gelinlerin yüzlerine bakmayan çok. Yapayalnız kalmışlar. Öyle perişanlık yaşayanlar var ki…

KADEM’in umrunda mı? Değil. Kösem Sultanlar gücünü gösterdi mi gösterdi. Kurbanlara kim acıyacak? KADEM çatısı altındaki her kadın, bu mazlumların ahının hesabını verecek.

Şimdi cinsel istismar meselesi yine gündemde. KADEM yine iş başında hemen bir çalıştay hemen bir rapor… Bekliyoruz meclisin açıklamasını.

KADEM ne buyurdu, pardon Avrupa Birliği ne buyurdu, diye bekliyoruz.

Avrupa Birliği’nin Müslüman kadınları korumak adına nasıl “kuzu postu için de kurt olduğunu” uluslararası kadın konferanslarına çokça giden, feminist söylemden faydalanılması gerektiğini her zaman savunan ve kendini de kırılgan bir feminist olarak tanımlayan Yıldız Ramazanoğlu (kendisiyle bu kitap dışında pek fikir birliğimiz yoktur fakat kitap bir gerçeği iyi ortaya döküyor diye tavsiye ediyorum; bu kitabı yazan birinin fotoğrafı bu kadar net görüp hâlâ feminist olabilmesi de ayrıca ilginç) bu konuda gözlemlerini “İşgal Kadınları” kitabında çok iyi anlatmış.

“Son on yılda İslam dünyasına yönelik saldırıların gerekçelendirilmesinde Müslüman kadının acılarını dindirme iddiası önemli bir yer tuttu.” diye başlıyor “İşgal Kadınları” kitabına.

Ve geldiği İslam ülkelerini kötüleyen ve Batılılara övgüler dizen Müslüman kadınları da “kariyerist ve işgalcilerle kol kola kadınlar” diye tanımlıyor Yıldız Ramazanoğlu. Bu tanım Avrupa fonlarıyla beslenen kadın hakları derneklerinin gönüllülerini çok iyi tarif ediyor. (Fırat Arslan- İLKHA)




Advert

Paylaş:
Advert