BİR DEPREMİN HİKAYESİ (24 Ocak 2020 Elazığ)

Nurullah Paksoy

Geçen sene depremiin olduğu saatte şu an oturduğum masamdaydım. Deprem olmadan bir iki dakika evvel Nur suresinden şu kısmı okumuştum.
"Ya sizin üstünüze Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, Allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı (haliniz nice olurdu)?(Nur 20)
Ayet münafık ve kafirlerin müslümanlar üzerinde icra ettikleri oyunları, karalama faaliyetleri ve bu fitnecilerin oyunlarına kanan müslümanlar için inmişti.
Peygamber Efendimiz(s.a.v) döneminde sahabelerin arasına fitne tohumları serpiştiren münafıkların oyunlarına gelen müslümanlara Allah'ın sitemiydi bu! Bugün de aynı şeyler yaşanmıyor mu?..

Elhasıl biz deprem gününe dönelim. Daha doğrusu fedakarlık ve kardeşlik gününe.
O gün gerçekten dayanışmanın birlik ve beraberliğin zirve yaptığı gündü. İlk sarsıntıyla kendimizi dışarıya atabilmiştik. Başta durumun vehametini tam anlamıyla kavrayamadık. Her zamanki gibi küçük sarsıntılardan biri olduğunu zannettik. Ancak yoğunlaşan siren sesleri bizi biraz daha tedirginleştirdi ve derken art arda gelen acı haberler...
Enkaz alanına vardığımızda hayretler içerisindeyedik. Yıkılan binalar bir mezarlık görünümündeydi sanki. Tek duamız "sağ salim çıkarlar inşallah" olmuştu.
Herkes canla başla elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. Kocaman taşlar, tonlarca ağırlıktaki demirler, tek bir el görmenin umuduyla yerlerinden sökülüp atılıyordu. Oradaki yetkililer, acil yardım çalışanlarının görevlerini daha iyi icra etmesi için bizleri alanın gerisine almışlardı.
Ve tek slogan "SESSİZ OLUN!"...

Açıkça söylemek gerekirse o güne kadar Elazığ halkının birbirini bu kadar sevdiğini bilmiyordum. Herkes bir yandan yapabildiğinin en iyisini yapmaya çalışıyordu.
Enkazdan çıkarılan bir bacımız şunları söylüyordu: "Hani biz Suriyelileri taşlarız ya, işte o gün enkaz yığınının altından bizi çıkarmaya çalışırken elleri paramparça olan kişi Suriyeli bir gençti."
Dilin, ırkın, ayrımcılığın tutulur bir tarafı kalmamıştı. Herkes yekvücud omuz omuzaydı.
Fedakarlık, Elazığ'ı kaplayan bir rahmet bulutuna dönüşmüştü. İnsanlar dışarıda kalmasın diye dükkanlarını açan kardeşler, vatandaşlar ısınsın diye battaniye çay, çorba vb. malzemeler dağıtan hayırseverler, STK'lar, yardım kuruluşları vs... Bu fedakarlık ve dayanışma seferberliği günlerce haftalarca ve hatta aylarca devam etti.

Depreme tanık olan bir gencin rızasını da alarak kendi dilinden yaşadıklarını sizlere aktarmak istiyorum:
"Depremin ilk şokunu üzerimden attıktan sonra Elazığ'da bulunan gönüllü üyesi olduğum Umut Kervanı Vakfı'na attık kendimizi. Vakıf yönetimi acil bir kriz masasına oturdu ve ne yapılması gerektiği konusunda acil kararlar almaya başladılar. Ardından arabaya atlayarak birlikte enkaz alanına doğru gittik. Oraya vardığımızda, alana emniyet şeridi çekilmiş ve sivil halk uzak tutulmaya çalışılıyordu.
Biz,  fakir ve yoksullara yardım faaliyetlerinde bulunan bir kurumduk. Dolayısıyla hareket sahamız arama ve kurtarmayı kapsamıyor ve bu alanla ilgili de önceden bir hazırlığımız da yoktu. Enkaz altındakileri kurtarmaya yönelik girişimimiz olduysa da yetkililer, haklı olarak buna müsaade etmedi ve biz de ilk etapta kan ter içinde çalışan görevlilere su dağıtmaya ve destek olmaya başladık. Sonra vatandaşların kaldıkları yerlere (cami, spor salonları,iş merkezleri vs.) giderek oradakilere de çorba vs. dağıttık. Ve bu ilerleyen zamanlarda da günde en az bir iki defa olmak üzere sürekli devam etti. Elazığ'da oturan gönüllü üyelerimizin ve vakfımızın çevre illerindeki diğer şubelerinden gelen kardeşlerimizinde desteğiyle daha aktif ve daha koordineli bir şekilde çalışmaya başladık. Yurdun dört bir yanından gelen kışlık giyecek, battaniye ve gıda malzemelerini vatandaşlarımıza dağıttık. Hayır dualarını aldık.
Haftalarca belki aylarca gelen yardımları ihtiyaç sahiplerine dağıttık. Depremden önceki zaman diliminde yardımları özenle tespit ettiğimiz fakir yoksul ve yetimlere dağıtıyorduk. Depremde ise vatandaşlarımızın yüzde 80-90'ı zor durumdaydı zaten. Yardımları adil bir şekilde çoğuna ulaştırdık elhamdülillah. Deprem yaralarının kısmen sarıldığı bugünlerde ise sadece tespit ettiğimiz vatandaşlarımıza gelen yardımlar nispetinde faaliyetlerde bulunmaya çalışıyoruz. Rabbim hayırseverlerimizden üye ve gönüllerimizden ve tüm Elazığlı kardeşlerimizden razı olsun inşallah."

O gün kardeşlik ve dayanışma günüydü. Birlik ve beraberlik için olağanüstü bir şeyin olmasına gerek yok. Nitekim "Müminler ancak kardeştirler." Başta enkaz altındakileri çıkarmaya çalışan kardeşlerimize, bir iyilikte ben yapayım diyerek dükkanını, işyerini, evini, barkını dışarıda kalmışlar için açan Elazığlı kardeşlerimize, tüm sivil toplum kuruluşları ve acil yardım ekiplerine, yetkililere ve yardımlarını eksik etmeyen tüm kardeşlerimize şükranlarımızı sunuyoruz. Rabb'im tüm Müslümanlar arasındaki birlik beraberlik ve kardeşlik ruhunu her zaman diri tutsun, müslümanlar arasına fitne tohumları serpiştirenlerin oyun ve hilelerinden hepimizi muhafaza etsin inşallah. Tekrardan canıgönülden #GeçmişOlsunElazığ diyoruz.
Vesselam...

Paylaş: