BİR DAVA ADAMI OLARAK EŞİM ZÜLFÜ SARITUNÇ

Saadet SARITUNÇ

      
 
Vefat ettiği zaman yazmış olduğum bu yazıyı onu yâd etme adına tekrardan düzenleyip paylaşmak istedim. Yakınları ve sevenlerine, rahmetli eşim Zülfü Sarıtunç'u anlatmak istedim.
En başta o,  Allah ve Resulullah aşığı idi. Kayda değer gördüğü sadece Allah`ın yoluydu. Allah yolu, onun vazgeçilmeziydi. Bir tek bunu önemsiyor, onun dışında herhangi bir şeyi kâle almıyordu. Davasına bir halel gelse sarsılır, endişelenir; ondan gayrisiyle ilgilenmez, o şeyi takmazdı.       
       Allah dostlarına kalben ziyadesiyle bağlıydı. İmam Ali, Hz. Hüseyin, Zamanın İmamı, Bediüzzaman  hakkında bir söz, ilahi ya da görüntüyle karşılaşsa gözleri dolar, hüzünlenirdi. İslam davası uğruna şehid olanlar karşısında ise gözleri parlar ve gülümserdi; onlara imrendiğini hissettirirdi.
       Tam anlamıyla insan dostuydu. Çevresindeki insanlara çok değer verir, onların dertleriyle dertlenirdi. Onlara moral verir, destek olurdu. Büyük-küçük, kadın-erkek, yaşlı-çocuk... Herkesçe sevilir, sayılır ve kendine hayranlık beslenirdi. Kalbini kıranlara mütevazı davranır, soğukluk göstermezdi, kırılsa da bunu belli etmezdi. Bilakis onlara dahi dua eder, elinden gelen yardımı esirgemezdi.
       Çok genç yaşlardan beri kendini Allah yoluna adamıştı. Gayet dindar biriydi. İbadi yöne ağırlık verirdi. Namazına çok dikkat eder, vaktinde eda ederdi. Namazdayken dış dünyayla ilgisini kesip dış dünyayla ilgisini keser, Rabbine odaklanırdı. Gençlik yıllarında kendi gayretiyle öğrenmiş olduğu Kur'an'ı Mübin'i çok mühim görür, mesaj yüklü ayetleri arapçasıyla ve mealiyle ezberler, namazda bunları okurdu. Hac ve zekat farizasını maddi imkansızlıktan ifa edemediğinden bunun acısını yürekten çekerdi.
      Çok okurdu. Evi için gerekli eşyalardan arta kalan parayla kitap setleri alırdı. 15-18 ciltlik eserleri dahi kısa zamanda bitirdiği olurdu. Sorulan sorulara cevap verecek bir birikime sahipti. Örneklerini çoğunlukla Allah Resulü'nün  hayatından vermekle bizleri aydınlatırdı. Bu konuda yetişmemde onun katkısı çoktur. 
      Sıla-i Rahim'i de önemserdi. Kendisiyle ilişkisini kesen akrabalarına dahi bayram ve seyranlarda gider, onların hal ve hatırlarını sorardı. Maruz kaldığı kötülükleri örter, iyiliklere odaklanırdı. Ailesine  bağlı idi. Her aile ferdini sever, ayrı ayrı yad ederdi. Ablasından bahsetseydi gözleri dolardı.
      Çocuklarının maişeti peşinde koşar, bu konuda gayret ederdi. İş bulamadığı zamanlarda Rabbine sığınır, çocuklarının rızkı için dua ederdi. 
Bir eş olarak inanılmaz derecede anlayışlıydı. Yemek, temizlik.... vs. gibi işlerin eksikliğine bağırıp çağırmak yerine yardımcı olurdu. Gerektiğinde bu işleri çekinmeden kendisi yapardı. Sevgi ve saygısını belli eder: "İnşaallah cennette de beraber oluruz." derdi. Çocuklarına karşı son derece sabırlı, yardımcıydı. Küçük kızımızın aşırı sorduğu akıl almaz sorulara bile usanmadan tek tek açıklayarak cevap verirdi. Dolayısıyla küçük kız da onun geliş saatini iple çeker, kapıda onun yolunu gözlerdi.
Davamın, evimin, çocuklarımın yükünü paylaşmada ortağım, eşim Zülfü Sarıtunç bizi bir başımıza bırakıp Rabbine yürüdü. Bu sadece bizim için değil, Palu beldesinin de gözbebeğini kaybetmesiydi. Dolayısıyla sevenlerinden ve kardeşlerimizden kendisi ve kendimiz için dua bekliyoruz     
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

Paylaş: