“Ben kimim?”

Burhanettin Aydemir


Sorduğum şey adınız ve soyadınız değil.

Sizinle aynı adı taşıyan onlarca insan var belki.

Yahut sizin adınız daha farklı olabilirdi.

Adınız bu sorunun cevabı asla olamaz.

 

Sorduğum şey yaşınız da değil; milyonlarca insan sizinle aynı yaşta.

Sorduğum şey sizin nerede yaşadığınız da değil; sizinle aynı yerde yaşayan belki binlerce kişi var.

Ünvanlarınızı sıralamaya kalkmayın bu soruya cevap olarak.

Doktor olabilirsiniz,

avukat olabilirsiniz,

öğretmen,

iş adamı/kadını yada

ev hanımı da olabilirsiniz,

ama gerçekten siz kimsiniz?

 

Bu soru çok basit gibi görünse de, aslında bütün sırlar bu sorunun arkasında gizlidir.

 

Ben kimim?

Ben deyince ne anlamalıyım?

Daha sonra, neler benim?,

sorularına cevap bulmalıydım.

 

Ben kimim?

İnsanım; o halde imtihan salonunda olanlardanım!

İnsan olarak;

İman gibi bir nimetin farkına varmalıyım.

 

“Ve ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat:56), ayetine muhatabım.

 

“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır.

O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”(Mülk Süresi:2) Ayetinin de muhatabıyım.

Hayatın ve ölümün bir imtihan olduğunu anlamalıyım…

Niye yaratıldığımızı, yaratılmamızın amacını,

bizim varlığımızın ne anlam taşıdığını

 

Bu dünyada işim ne?

Dünya ve hayat karşısında tavrım nasıl olmalı?

Münasebetlerimi hangi ölçülere göre düzenlemeliyim?

Olaylara hangi açıdan bakmalıyım?

Hükümler verirken, ölçüm ne olmalı?"

insanları, bu sorulara verdiği cevaplara göre sınıflandırmak mümkün.

 

Eğer bir kimse, bu sorunun cevabını doğru olarak bilmiyorsa, boşuna yaşıyor demektir.

Bir kimse, bu sorunun cevabını doğru olarak bilmeden ölüp gitmiş ise, boşuna bir hayat sürmüş demektir.

Eğer bir de cevabı yanlış olarak biliyorsa,o zaman durum daha da kötü demektir.

 

Ben kulum, kula yakışanı yapma çabasında olmalıyım.

İnsanın yaratılmasındaki gaye;

İslamiyet'i yaşamaktır.

İslamî yaşayış

İslamiyet'i yaşamayan Müslüman,

gayesinin dışına çıkmış demektir.

 

İnsan Bu Hayatta Bir Yolcudur.

Hem yolum, hem yolcuyum.

İnsan, şu hayatta devamlı hareket halindedir. O'nun bu durumu doğumdan ölüme değin sürer.

Bir yerden öbür yere intikal eder durur.

Yürüyüş ve hareket, içteki manevi değişim ve gelişmeyi yoğunlaştırmak ve daha ileri bir noktaya taşımak için yapılır.

Yoksa manevi değişim ve gelişmenin olmadığı bir yürüyüşün anlamı yoktur.

Yüce Yaratıcı'ya olan bir seyrüseferdir. Şeytani sapmalardan rahmani yönelişlere, nefsani düşüşlerden manevi yücelişlere devam eden bir yürüyüş.

Batıldan hakka, kötüden iyiye, çirkinden güzele devam eden bir yolculuk.

Yolumu yürürken düşünecektim.

Dosdoğru yolu tanımaya, yolda yürüyüş klavuzuna ve onu en güzel örnekleyen peygamberimin örnek hayatına ihtiyacım vardı.

 

Mümin "Rabbim Allah'tır" diyen ve O'nun yolunda kararlılıkla yürüyen kimsedir.(Fussilet, 30)

 

Kendimize sormamız gereken çok soru var: Rabb’im Allah’tır deyip başkalarına mı bilip bilmeden tapınıp duruyorum?

Resulüm Hz. Muhammed’dir (sas) deyip başkalarının sünnetlerini mi harfiyyen uyguluyorum?

Kitab’ım Kur’an’dır deyip, başka kitapları mı kendime rehber edinmişim?

Şeytan düşmanımdır deyip de sonra sürekli onun isteklerini mi yerine getiriyorum?

Allah en güzel vekilimdir deyip, sürekli

O’nu üzüyor muyum?

Bugüne kadar kaç kişinin hidayetine vesile ya da engel oldum?

Kaç yetimin başını okşadım ya da aldığım kararlarla kaç kişiyi yetim bıraktım?

 

Evet, bütün bunları kendimize sorup bir durum değerlendirmesi yapmak, hayatın şuuruna varmak demektir.

 

"Müslümanım" dediği hâlde, inaçlarını hayata yansıtmayanlar...

Müslümanca yaşar gibi göründüğü hâlde, islâmi bakış açışına bir türlü sahip olamayanlar....

Ve, neye niçin inandığını veya neye niçin inanmadığını bil(e)meyenler, düşün(e)meyenler, sorulduğu zaman "müslümanım" diyen, fakat meseleleri îmanın nuruyla değerlendir(e)meyenler....

"Ben de müslümanım," diye söze başlayan, sonra da, "ama" deyip, islâma taban tabana zıt bir görüş beyan edenler...

Yaşadığın zamanda ne yapıyorsa, işte o sensin.

Yaptıklarının nevi, senin kimliğini oluşturur.

Zamanını nasıl harcıyorsan işte o sensin.

Yaşamınla yaptığın senin amel defterindir.

İslam hayatımızın her anında hakim olmalı, bu şuura varmamız gerekir.

 

‘İslam’ım,

‘Müslüman’ım, o halde hayat yürüyüş klavuzum ‘Kur’an’dır.

“Le kadenzelnâileykümkitabeen fihîzikrüküm, efalata’qilun”

“Şüphesiz biz size içinde kendinizin anlatıldığı bir kitap indirdik. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?” ( Enbiya:10)

 

Kur’an’ın anlattığı insan tiplerini okuyalım ve “Acaba ben kimim?

Hangi duruş ve kamet benim şuan ki durumuma benziyor?”

Kur’an okurken inkârcı tipine rastladığımız zaman;

“Hayır bu ben değilim” diyebilecek miyiz?

Münafık tipine rastlıyor, irkiliyor; “Bu ben olmamalıyım” diyebilecek miyiz?

 

Düşünmeliydim,

Kur’an’la düşünmeliydim,

Kur’an beni nasıl tanımlıyor önce bunu bilmeliydim ve yaşanmış en güzel örnek Peygamberimi (s.a.s) örnek almalıyım...

 

İşte o zaman sağlam adımlarla yürümek için her şey tamam olacaktı!

Şimdi mi?

Hala yürümekteyim!

Ne zamana kadar mı bu yürüyüş?

Ömrüm akıp gitmekte ve ben dosdoğru yolda yürüme gayretindeyim

İnşallah cennete kavuşana dek!…

 

O halde Kur’an ile ve Rasul örnekliğinde bu yürüyüşü tamamlayıp,

bu zindandan kurtulup, Rabbimize kavuşana dek!…

 

Ya siz, hedef cennet iken yürümeye değmez mi?

“Siz kimsiniz?”, bir başlangıç sorusu, ister misiniz peki?

Paylaş: