İki bin yirminin başı,
Zemherinin(çille) tam da
ayazında
Belki de büyük bir heyecanla
girmişti yeni yıla.
Her birinin farklı bir hayâlı,
Her bir ferdin ayrı bir beklentisi…
Ne de olsa her doğan gün taze
bir umut,
Her sunulan sene yeni bir sahife…
….
Ocağın 24’ü El-Aziz,
Akşamın sessizliğe büründüğü
uzun gecelerin birinde,
Ardın gadabına mı?
Uyanışına büyük bir sille mi?...
Yoksa rahmet tokatı mı?
Uyarı mı, ikaz mı?
…
Ancak şu var ki,
Musibetler;
Yerin altındaki fay hatları gibi
Görünmeyen mikrobun etkisi gibi
Çoğu kez de gözle görünemeyen
sırlar dizge değil mi?
….
Yer;
6.8 şiddetiyle galeyana geldi.
Kimi öfkesine yenik düştü, kimi
yara aldı…
Bir anda hanemiz başımıza
yıkıldı.
Büyük meblağlarla paha
biçemediğimiz hanelerimizi terke koyulduk,
Kıyasıya yarıştığımız ne varsa
bırakıp etrafa savrulduk,
Yani ortalığı hallaç pamuğuna
çevirdik.
….
Yıllarca gidip geldiğimiz
yollarımız değişti,
Sokağımız, caddemiz başkalaştı,
Bekleştiğimiz,
Oturduğumuz noktalarımız,
duraklarımız kayboldu…
Kapı komşu olduğumuzla ayrı
düştük.
Yanı başımızdaki esnaf
kardeşimizi göremez olduk,
Sevdiklerimizden olduk,
Hüzne boğulduk,
Belki ölümü daha yakın bulduk…
….
Kendimizi bir çadır bezin
altında,
Daracık konteynerlerde,
Beğenmediğimiz orda burada,
Daracık alanda üşüştük üst
üste!...
…
Her yerde göçük,
Etraf toz duman,
Her gün iş makineleri,
Bir yandan yıkıntı, bir yandan
kazı,
Kocaman yapılar idamını bekler,
Yıkılır birer birer!
…
Diğer yandan enkaz taşıyan
taşıtlar!
Araçların gümbürtüsü, homurtusu,
İnşaatların tak rak sesi,
Ucube kente dönüştü,
Yıllarca ömür eskittiğimiz bu
yerler!
Elazığ mahzun,
Elazığ şaşkın!
…
Aradan üç yüz altmış beş gün
geçti,
Elazığ halen yaralı,
Kimi şehrin dışı tuttu mesken,
Kimi kendi yerinden kopmak
istemez…
…
Koronayla beraber sıkıntı büyümez
mi?
Artçı sarsıntılarla endişeler
artmaz mı?
İnsafsızlar karşısında bir daha
yıkılmaz mı?
Depremden diğer âleme göç
edenlere Allah’tan rahmet diliyorum.
Kalın sağlıcakla…