Şimdilerde en çok sorulan sorular:

Vahdet nasıl olacak? Kudüs nasıl işgalden kurtulacak? Müslümanlar arasındaki çatışmalar akan kan ve gözyaşı ne zaman dinecek?

Şimdilerde en çok sorulan sorular:

Advert

Zor gibi görünen bu soruların aslında cevapları çok kolaydır.

Bir âlime sormuşlar, 'Mescidi Aksaya ne zaman gireceğiz?' 'İslam’a girdiğimiz zaman' demiş.

Evvela Müslüman karşılaştığı problemlerini nasıl çözeceğini bilmelidir. Her meselede mutlaka evvela Kur’an’a sonra Resule sonra da ümmetin salih, mücahid, muttaki, şeri duruşu sağlam, müçtehit imamlarına müracaat edilmelidirler. Ancak buralarda meselesine çözüm bulamadığı taktirde kendi içtihadı ile amel etmelidir.

İslam’da vahdet konusu Kur’an’a müracaat edildiğinde hadisi şeriflere ihtiyaç bırakmayacak kadar açık ve net olan bir meseledir. “Ancak müminler kardeştir” ayeti kerimesi vahdetin sadece müminlerle yapılacağını göstermektedir. Müminlerin vasıfları da Kur’an-ı Kerimde tereddüde mahal bırakmayacak kadar açıktır.

Kur’an-ı Kerim, insanları temelde Mümin-müşrik-kafir-münafık gibi sınıflandırır. Kur’an’da ne bir tarikattan ne de bir mezhepten söz edilir. Tarikatı, meşrebi, mezhebi ne olursa olsun kişi bu dört kategoriden birisine dâhildir. Demek ki hangi mezhep ve ya meşrepten olursa olsun kişi mümin ise kardeşimizdir.

Müslümanların bu konuda içtihada, araştırmaya ne yetkisi ne de hakkı vardır. Kime kardeş diyeceğimiz bizim keyfimize ya da tasarrufumuza bırakılmış değildir.

Aynen bunun gibi düşmanlarımızı da Kitabımız bize bildirmiştir. Kur’an’a göre en büyük düşman Yahudilerdir. Hristiyanlar onlardan sonra gelir. Bizim bu sıralamayı değiştirmeye bile yetkimiz yoktur.

Ümmet, Kur’an’da lanetlenmiş olan Yahudiliğin cisimleşmiş hali olan İsrail’i baş düşman olarak kabul etmeyi itikadi bir mesele edinmeli, diğer düşmanlarını da buna göre belirlemelidir. Düşmanlarını derecelendirirken İsrail ile dostluklarını ölçü kabul etmelidir. İsrail’e ne kadar dost ise Müslümanlara o kadar düşman olduğu itina ile tespit edilip böylece sıralama yapılmalıdır.

Bu tespitler Kur’an’a göre yapıldıktan sonra halen ümmet için en büyük tehdit ve tehlike teşkil eden İsrail ve müttefiklerine karşı ittifak arayışlarına girilmemelidir. Kafirlerin dost edinilemeyeceği bilinci ile dostluk derecesine vardırılmadan nerede bir İsrail düşmanı varsa onunla ittifak arayışı içine girilmelidir.

Bu konuda hem sireti nebiden hem de İslam tarihinden bolca örnek bulunabilir. Müslümanlar adeta mercekle dünya üzerinde İsrail düşmanı devlet, örgüt ve topluluk arayışına girmeli onlarla münhasıran İsrail’i zayıflatma ve yıkma üzerinden dayanışma içine girmelidir. Buna İsrail karşıtı Yahudiler de dâhil edilmeli bunların dini mezhebi meşrebi göz ardı edilmelidir.

İsrail’e dostlukta Amerika’dan sonra haçlı ittifakı olan AB’nin geldiğini biliyoruz. Müslümanların bu ittifaktan şiddetle kaçınması gerekir. İttifakın Türkiye’yi arasına almayacağını açıklamış olması umut ve mutluluk vericidir. Buna sebebiyet veren her girişim desteklenmelidir. Avrupa Birliği serüveni bittiğinde Müslümanların böyle bir tehlikeden kurtuldukları için görkemli kutlamalar yapması elzemdir.

Müslümanlar İsrail düşmanlığında ittifak edebilirlerse kendi aralarındaki ihtilafları da rafa kaldırmak zorunda kalırlar. İsrail belası ortadan kaldırıldıktan sonra bu ihtilaflar Kur’an’a göre kolayca çözülebilir.

Meselelerinin çözümünde Kur’an’ı ölçü almayı reddedenlerin onun yerine alternatif çözüm arayışına girenlerin çabaları yeni bir din arayışıdır. Biz onlardan onlar da bizden uzaktır vesselam.

 

(Ammar Güneş - Hürseda)

Advert

Paylaş:
Advert