Çalıştığı İşten Dolayı Oruç Tutmaya Güç Yetiremeyenler

Zor bir işte çalışan kimsenin iftar etmesiyle ilgili ihtilaf islam âlimleri arasında hala süregelen bir meseledir.

Çalıştığı İşten Dolayı Oruç Tutmaya Güç Yetiremeyenler

Advert

 Zira Kuran’ı Kerim’de zikredilen oruç tutmama ruhsatları seferilik hali ve hastalıktır. Hamilelik, emzirme, yaşlılık ve ölüme sebebiyet verecek kadar aşırı açlık ve susuzluk ruhsatı ise kıyasidir.

Zor bir işte çalışan kimsenin iftar etmesiyle ilgili ihtilaf islam âlimleri arasında hala süregelen bir meseledir. Zira Kuran'ı Kerim'de zikredilen oruç tutmama ruhsatları seferilik hali ve hastalıktır. Hamilelik, emzirme, yaşlılık ve ölüme sebebiyet verecek kadar aşırı açlık ve susuzluk ruhsatı ise kıyasidir. Zor işlerin ise hastalığa ve seferiliğe kıyas edilmesi selef âlimleri tarafından caiz görülmemiştir.

İş sektörünün gittikçe gelişmesi ve bu gelişmeyle birlikte mesai saatlerinin düzenli olup çalışanın inisiyatifine bırakılmaması, ramazandan dolayı kişinin çalıştığı zor işlerde daha fazla meşakkat içerisine girmesi gibi sebeplerden dolayı asri âlimlerin ramazanla ilgili en fazla muhatap alındıkları ve cevap vermekten çekindikleri soru ‘zor işlerde çalışanların orucuyla' ilgili oluyor.

Fıkıh kitaplarında bu konuyla ilgili ilk fetvayı veren kişinin 1600'lü yıllarda yaşayan Hanbeli mezhebine bağlı Mısırlı âlim El Buhûtî olduğu görülüyor. El Behûtî, Keşşâful-Kınâ adlı şerhinde şunları söylüyor:

Zor işlerde çalışan kimse telef olacağından korkarsa ve işten ayrılması da geçim sıkıntısına sebebiyet verecekse orucunu bozar sonra kazasını yapar. Fakat işini terk etmesi geçim sıkıntısına sebebiyet vermediği halde orucunu bozarsa günahkâr olur. Bu bakımdan hasat, demir çelik sanayi, fırın ve maden işi vb. zor yerlerde çalışan kimse geceden oruca niyetini getirir, gündüz çalıştığı sırada zarar görecek kadar susarsa orucunu bozması kendisi için caiz olur. Sonrasında ise bozduğu bütün günleri kazasını yapar.1

Konuyla ilgili fetvasını Ebu Bekir El-Acurî'ye dayandıran El Buhûtî delil olarak da Allah (cc)'ın “…Kendi kendinizi tehlikeye atmayın…" (Bakara 195) ayetini getiriyor.

Aşırı sıcak ortamda çalışan fırıncılar, güneş altında demir bağlayan inşaat işçileri, yerin yüzlerce metre altındaki madenciler gibi meşakkatli işlerde çalışanlar, Hanbeli mezhebinin bu görüşünü taklit edebilirler. Fakat bu kimselerin geceden niyet getirmeksizin gündüze oruçsuz girmeleri caiz değildir. Böyle şartlar altında çalışanlar El Behûtî'nin de zikrettiği gibi güne oruçlu girmeleri gerekir. Eğer çalıştıkları sırada kendilerini aşırı derecede susuz ve güçsüz hissederlerse o zaman oruçlarını yiyerek sonrasında kaza yaparlar. Orucu bozan kimse de insanların görebileceği şekilde yiyip içmekten sakınmalıdır.

Senelik izin hakkı olan işçiler mübarek ramazan ayının hayrından mahrum kalmamak için özel izinlerini bu aya ayırmaları kendileri için çok daha hayırlı olacaktır. Bununla birlikte iş sahibi kardeşlerimize de yanlarında çalıştırdıkları işçileri bu ayın meşakkatinden dolayı fazla çalıştırmamaları ve idare etmeleri tavsiyesinde bulunuyor.

Tüm bunlarla birlikte çok zor şartlar altında yaşayan bazı işçilerimizin ramazan ayında oruç tuttukları bazen basına yansımaktadır. Mümine yakışan her haliyle takvayı seçmiş olmasıdır. Böyle zor şartlarda oruç ibadetinden taviz vermeyen müminlerin Allah katındaki mükâfatları diğerlerine göre çok daha farklı olacaktır. Allah (cc) böylelerini daha fazla ecirlendirecektir.

 

1-) Keşşâful-Kınâ, Behûti c.2 s.361, Ğayetül-Müntehâ - Mer‘î Bin Yûsuf el-Kermî

Advert

Paylaş: