36,4190
34,3311
2.839,66
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Allah’ın Hıfzı ve Selamı, Rahmeti ve Hidayeti İle Birlikte Üzerinize olsun
Değerli Kardeşlerimiz ve Kıymetli
Danışanlarımız!
Sıhhat ve selamet üzerine
olmanızı diler…
Rabbimizden, cümlemizi
sevdiklerimizle birlikte; öncelikle iman, ruh, akıl ve ahlak selameti;
beraberinde ise can ve beden sıhhati üzerine yaşayıp, kendilerinden razı
olunmuş birer güzel kul olarak huzuruna varmaya, rahmet ve inayetiyle muvaffak
kılmasını niyaz ediyoruz!
Kıymetli Kardeşlerimiz ve Muhterem
Danışanlarımız!
Hal-i hazırda yaşıyor olduğumuz Korona Virüs Salgını musibetine dair; Rabbimizin inayetiyle yazıp sizlerle paylaşmayı düşündüğümüz yazı dizisinin mukaddimesi olan ilkyazımızı, kısa bir süre önce sizlerle paylaşmıştık.
İlkyazımızdan hatırlayacak olursanız;
yaşıyor olduğumuz bu küresel musibeti, ehemmiyetli bir yönüyle Nuh Tufan’ına
benzetmiş ve sonraki yazılarımızda; bu ifadelerimizde anlatılmak istenen manayı
mahiyetiyle açıp kaleme alacağımızı ve sizlerle paylaşacağımızı ifade etmiştik.
Aslında öncelikli olarak; musibete dair
anlam ve algımızın, doğrusu ve yanlışıyla ne olduğunun, kendisine kıyasla anlaşılabileceği; olması gereken musibet algısının işlendiği
bir yazıyı istifadenize sunmamız gerekiyordu. Böyle bir yazıyı istifadenize
sunduktan sonra, tedbir konulu ve alınması gereken maddi ve manevi tedbirlere
dair yazıları sizlerle paylaşmalıydık.
Ancak
hal-i hazırda, yaşamakta olduğumuz musibetin evrildiği boyut büyük ehemmiyet
kazandı. Bu nedenle, aciliyet arz ettiğinden, tedbir konusuna ve çok yönlü
tedbir tavsiyelerimize öncelik verdik. Musibete ve bizlerde var olan, olması
gereken algısına dair yazımızı sonraki uygun bir zamana erteleme mecburiyetinde
kaldık.
Kıymetli Kardeşlerimiz ve Değerli Danışanlarımız!
İstifadenize sunmak üzere kaleme almakta
olduğumuz bu yazının konusu tedbir olduğundan; yaşamakta olduğumuz musibetin,
ehemmiyetli bir boyutuyla kendisiyle benzerlik arz ettiğini düşündüğümüz Tufan Hadisesinden;
çok ehemmiyetli bir çıkarımı sizlerle paylaşacağız.
Kur’an’da, üzerine tefekkür edip
kendimiz için gerekli dersleri çıkarmamız muradıyla; Rabbimizin bizlere
anlattığı Tufan Hadisesinden hatırlayacak olursanız; Rabbimiz, mutlak ve külli iradesiyle,
yaşanmasını takdir edeceği Tufan Musibeti öncesinde, Nuh (a.s.)’la birlikte
dönemin iyi kullarına ilahi bir emirde bulunuyor...
Her türlü takdiratı hayır ve hikmet
üzere olan Rableri kendilerinden; yaşanacak olan musibetin her türlü şerrinden
ve zararından korunabilecekleri bir gemi inşa etmelerini istemişti.
Ayrıca, yaşamakta oldukları musibet
sonrası; Rablerinin kendilerine ihsan edeceği sıhhat ve selamete ulaşıncaya
kadar; yetecek kadarıyla, maddi ve manevi ihtiyaçlarını gemiye almaları, ilahi
bir emir olarak kendilerine vahyetmişti.
Kıymetli Kardeşlerimiz ve Değerli
Danışanlarımız!
Tufan Hadisesi; dönemin insanlarının
bütün uyarılara rağmen, azgın ve inatçı bir tutumla devam ettirdikleri;
yeryüzünü ifsad eden her türlü eylem, söylem ve yaşam halinin kendilerine
yaşattığı kaçınılmaz bir musibetti.
Rabbimiz tarafından bizlere anlatılan bu
hadise üzerine, kalbi bir nazarla tefekkür edebildiğimiz takdirde şunu fark
edebiliriz; Allah’ın, Nuh (a.s.) ve kendisi ile birlikte korunmalarını istediği
kulları için, ilahi bir emir olarak peygamberine vahyettiği bu tedbir, takdir
içerisinde özel bir taktirdir.
Yaşanan bu küresel musibetin her türlü şerrinden
ve zararından korunmak için, ilahi bir emir olarak uyguladıkları tedbirler;
genel takdiratın özel bir parçası olarak; yine Allah’ın takdiratıydı.
Kıymetli Kardeşlerimiz ve Değerli
Danışanlarımız!
Bizler,
kendimiz başta olmak üzere umum inananlar hakkında şu gerçekliği bütün
içtenliğimizle üzülerek ifade edelim; sizler de, tam bir tevazu, mahviyet ve
mahcubiyet ile kabul edin ki; bizler, Tufan hadisesinde özel bir lütufla
korunmuş inanan kullar gibi değiliz.
Bugün, küresel boyutta yaşanması takdir
edilen umumi bir musibetin her türlü şerrinden ve zararından, ilahi bir lütufla
korunacak değerde; ne bir imana, ne bir ahlaka ne de bir yaşantıya sahibiz. Gerek
iman, gerek ahlak ve gerekse yaşantı hususunda çok ciddi kusurlarımız var.
Tufan hadisesinden tefekkürle yaptığımız
çıkarım doğrultusunda evlerimizi; hakkımızda takdir edilen bu umumi musibetin
her türlü şerrinden ve zararından bizleri muhafaza edecek bir gemi olarak
düşünmeliyiz. İsrafa kaçmadan, tahmini musibet süresi içerisinde bizlere
yetecek kadar temel gıda maddesini evlerimizde bulundurup, zaruri ihtiyaç hali
dışında evimizden çıkmamalıyız.
Rabbimiz tarafından bizlere ihsan edilen
akıl ve cüz-i irademiz dâhilinde almamız gereken tedbirleri; panik, korku ve
endişe duygularıyla değil; ilahi bir emir olarak algılayıp sorumluluk bilinciyle
aldıktan sonra; tam bir teslimiyet ve tevekkülle Rabbimize sığınacağız.
Her
birimiz, evlerimizi Nuh (a.s.)’ın gemisi misali düşünüp içerisinde korunurken;
İman ehli oluşumuzun gerektirdiği anlayış, ahlak ve yaşam halinden, ziyadesiyle
uzak düşmüşlüğümüzün gerçekliğiyle yüzleşmenin dertleniş, ızdırap ve
pişmanlığıyla, Yunus (a.s.) gibi; “La ilahe illa ente
sübhaneke inni küntü minezzalimin.” “Allahım! Senden başka bir ilah
yoktur. Sen her türlü eksiklikten münezzehsin. Ben kendime zulmedenlerden
oldum!” duasını en halis duygularla vird
edinmeliyiz.
Sonsuz rahmetiyle Kendisini bize tanıtan
Rabbimizin, rahmetiyle bizlere ihsan edeceği selamet günlerine ulaşana kadar; ailece
Kendisine yönelip, her türlü halimizin ıslahına vesile olacak bir okuma, muhasebe,
tefekkür, istiğfar ve iştiğalle; Rabbimizin affına, mağfiretine, rahmetine ve
hıfzına sığınacağız.
Rabbimiz bizleri ve sevdiklerimizi, hakkımızda mutlak hayır ve hikmetle
takdir ettiği her türlü nimet ve musibeti, halimizin ıslahına vesile olacak bir
anlayış ve ahlakla değerlendirip, en güzel bir hal üzerine yaşayıp huzuruna
varmaya ve her iki âlemin selamet ve saadetine ulaşmaya muvaffak kılsın!