36,4190
34,3311
2.839,66
Tarih 24 Ocak 2020, bir Cuma gecesi. Kimimiz evimizde
ailemizle vakit geçirirken, kimimiz başlayan sınavlarımıza çalışırken, kimimiz
arabada yetişmemiz gereken bir yere giderken yakalandık o sarsıntıya.
Birden yer kendine has konuşmasıyla bize seslendi: Bu gidiş nereye?
Bir anda hepimiz afalladık. Neye uğradığımızı şaşırdık.
Kaçmaya çalıştık. Sağa sola koşturduk. Ama sarsıntılar çoğumuzun kaçmasına
müsaade etmiyordu. Kimimiz duvara çarptık. Kimimiz yere düştük. Kimimiz tam
kaçacakken odamızın, evimizin, binamızın kapısı kilitlendi. Kapının önünde
çaresizce kaldık. Çoğumuz; artık bitti. Yolun sonuna geldik dedik. Deprem
yaklaşık bir dakika sürdü. Ama sanki saatlerdir devam ediyordu.
Deprem bitti. Dışarı koştuk hemen. Herkesin gözlerinde
korku, panik, şok okunuyordu. Bazıları ağlıyordu. Arabalar vızır vızır
gidiyordu. Sanki herkes sarhoş gibiydi.
Zengini, fakiri, müttakisi, faciri herkes bir telaş, bir
korku, bir panik içindeydi. Zira üzerine bastığımız yer emniyetli değildi. Ne
müthiş bir andı Ya Rabbi. İbret almak isteyene ne ibretlik bir tablo.
Ne kadar da acizmişiz. Ne kadar da zayıfmışız. Ne kadar da
korkakmışız. Ne kadar çaresiz...
O anda zalimler, Allaha savaş açanlar, Allah yokmuş gibi
yaşayanlar geldi aklıma. Sadece biz değil onlar da korkmuştu. Hatta onlar daha
çok korkmuştu. Ne kadar acınacak bir haldelerdi. Nasıl bir kudrete savaş
açmışlar, düşmanlık ediyorlardı. Öyle bir kudrete savaş açmışlardı ki yer onun
emrinde, gök onun emrindeydi.
Bir dakikalık bir depremdi bu. Kıyameti düşündüm o an. O
günkü sarsıntı bir dakikalık olmayacaktı. Sadece yer sarsılmayacaktı o gün.
Yer, gök, denizler, dağlar...
Bunları düşününce bu dua döküldü dilimden: Ya Rabbi senin
azabından gene sana sığınırız.