36,4190
34,3311
2.839,66
Geçen Kasım ayında ziyaret ve taziye için memlekete gitmişken, Eski Palu`da, restorasyonları devam eden yapıları inceleme fırsatı bulmuştum. Bu yapılardan Ulu Camiyi incelerken, Ulu Caminin muazzam mimarisinin yanında ecdadımızın ve İslam medeniyetinin büyüklüğünü bir kez daha hakkıyla anlamama neden olan bir küçük ayrıntı dikkatimi çekmişti. Bu yazımda da bu ayrıntıdan bahsetmek istiyorum.
1400 yıllık İslam Medeniyetinin her yönüyle yaşandığı ve yaşanmaya çalışıldığı dönemler olmuştur. İslam Medeniyeti birçok coğrafya ve millet üzerinde farklı tesirler ve farklı çağrışımlarla karşılık bulmuş, bu toplum ve devletlerin mimari, ekonomik, ictimai ve ilmi gelişmişlikleri paralelinde bazı uygulamaların farklı şekilde ele alındığı görülmüştür. Bu toplumlardan biride Osmanlı Devletidir. Osmanlı mimari yapılarından özellikle camilerde, Allah (CC)’ın vermeyi emrettiği sadakanın farklı uygulamalarla ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldığı görülmüştür. Bu uygulamalardan biride “sadaka veya yitik taşı (oyuğu)” kullanılarak yapılan yardımdır.
Sadaka veya yitik taşı (oyuğu), Osmanlılar döneminin İslam yapılarında insanların birbirlerine karşı saygı ve sevgisinin derecesini ifade eden çok yüksek ve ulvi bir anlam taşıyan, cami ve dini-sosyal hizmet veren mekanlarda içi veya üst tarafı oyulmuş bir taş yada duvar içerisindeki taş oyularak oluşturulan bir niş olarak karşımıza çıkar. Özellikle yatsı namazına giden Müslümanlar, gece karanlığında o gün vermek istedikleri sadakayı o taşın oyuğuna bırakırlardı. Aynı şekilde karanlık gecede, iffet ve hayâsından dolayı fakirliğini gizleyen ihtiyaç sahibi sadece ihtiyacı kadarını oradan alıp diğer fakirlerin hakkına da riayet ederdi. Zira dönemin anlayışına göre kişi, ancak kendi ihtiyacı kadarını alma terbiyesi ile yetişmişti. Böylece ne oraya para bırakan ne de oradan para alan bilinirdi. İşte bu, “Ey iman etmiş olanlar, vermiş olduğunuz sadakaları, yapmış olduğunuz iyilikleri başa kakmak ve eziyet vermekle geçersiz kılmayın.”(Bakara 264) Ayet-i Kerimesi ışığında, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, “Yedi zümre insan vardır ki, hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde Allah onları kendi arşının gölgesinde barındırır. Bu yedi sınıf insandan biri de sağ elinin verdiğinden sol elinin haberi olmayan kimsedir.” hadis-i şerifinin mealinde, Osmanlı Medeniyetinin ortaya çıkardığı farklı bir uygulama idi. Sadaka veya yitik taşı (oyuğu), ecdadın sadaka verirken bile nasıl bir gizliliğe riayet ettiğinin göstergesidir. Ayrıca bu taşın diğer bir özelliği de Yitik taşı olarak kullanılmasıdır. Kaybolan eşyanın asıl sahiplerine ulaştırılmasını kolaylaştırmak maksadıyla, ecdat tarafından belli başlı eserler de bu tür kovuklar açılmıştır. Yitik eşya sahipleri eşyası kaybolduğunda ilk önce bu yitik taşı kovuğuna bakarlar, kendilerine ait ise alırlar, değil ise dokunmazlardı. Bu ahlaki davranış İslam toplumlarında özellikle Osmanlı Medeniyetinde toplumsal güven ve dayanışmanın ne kadar üst seviyede olduğunu gösteren
Evet 1561/1562 yıllarında inşa edilmiş tarihi Palu Ulu Camisinin güney cephesinin doğu köşesindeki giriş kapısından içeriye girerken, sağda duvar içerisinde mütevazı bir şekilde bizi karşılayan sadaka ve kayıp küçük eşyaların konduğu, küçük çatılı bir evin minyatürünü andıran bu oyuk, İslam Medeniyetinin ictimai alanda naif yansımasını görmek isteyen ziyaretçilerini beklemektedir.
Selam ve dua ile.
NOT: Kasım ayında vefat eden ve yurtdışında görevde olduğumdan cenazesine katılamadığım Rahmetli Amcam Molla Sirac’ın değerli eşi (annemiz) nin çektiklerini Rabbim kendisine kefaret edip cennetiyle mükafatlandırsın inşallah.