36,3078
34,3301
2.827,41
1- O
rahman.
2-
Kuranı öğreti.
3-
İnsanı yarattı.
4-
Beyânı (konuşmayı) öğretti. (Rahman Suresi)
Ve
ayet “Artık Rabbiniz‘in nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?” ikazını defaten
tekrar
etmiştir.
Burada dikkatimizi çeken, Kur’an-ı öğrettiğini, insanı yarattığını belirttikten
sonra, BEYAN’I yani konuşmayı öğrettiğinden bahsetmesidir. Buradan
konuşmanın başlı başına bir nimet olduğunu anlıyoruz. Çünkü yarattıkları
arasında konuşmayı bir tek insana vermiştir.
Burada
şöyle bir durum aklımıza geliyor. Neden Rabbimiz konuşmayı öğrettiğini ilk
sıralarda yer veriyor. Çünkü “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz
ettik. Onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan
yüklendi.”
(Ahzab 72)
Seyyit
Kutup Fizilalil Kur'an'da emanetten kasıt irade, idrak, mücahede ve mesuliyeti
yüklenme olarak açıklamaktadır. Doğal olarak Allahu Teala konuşmayı da
insana bahşederek bu emaneti tamamlamayı dilemektedir. Tabii konuşma
bahşedilen insanın nasıl konuşması gerektiği de yine bize şöyle
bildiriliyor;
1-
Doğru söz söyle.
2-
İltifatkâr söz söyle.
3-
Gönül alıcı söz söyle.
4-
Tatlı söz söyle.
5-
Yumuşak söz söyle.
6-
Tesirli, hikmetli söz söyle.
7-
Alçak sesle konuş.
İnsanın
nasıl konuşması gerektiğini Allahu Teala bize Kur’an-ı Kerim'de böyle tek tek
açıklarken burada dilin ölçüleri olan gıybet, koğuculuk, yalan, malayani
konuşmak, fahiş konuşmak, alay etmek gibi dilin afetleri apayrı başlı
başına bir konudur.
Bizim
asıl konumuz dil belasıdır. Dolayısıyla bu konulara girmek istemiyorum.
Muaz
bin Cebel; “Ey Allah'ın Resulü! Biz söylediklerimizden sorumlu muyuz?”
Rasulallah sallallahu aleyhi ve sellem; “Annen matemini tutsun! İnsanları
ateşe, burunlarının üzerine sürükleyen dillerinden başka nedir?”
Yine
Allah'ın Resulü; “Cesette hiçbir azâ yoktur ki, tek başına Allah katında dilden
şikayetçi
olmasın!”
buyurmaktadır. Öte yandan müminin özellikleri anlatıldığı zaman “Mümin odur ki,
elinden ve dilinden emin olunan kişidir.” diye buyrulur.
Kur'an'da
ve hadislerde durum bu iken biz Müslümanlar buna ne kadar dikkat ediyoruz
acaba?
Bazı
insanlar, yanlış bir şeyler söylemeseler de üslupları kırıcı olabiliyor.
Bazı kişilerin karakterleri öyle oturmuş ki çevresindeki kişiler bizâr
durumda kalıyorlar.
Evet,
Müslümanın, müslümana karşı kötü niyeti olmaz, zararı dokunmaz ama kalp kırma
konusunda muzdarip olabiliyorlar.
Bir
gün bir bacıya dedim ki; “ Ben evimi hiçbir özel eşyama karışmadan canı
gönülden herhangi bir
Müslüman
kardeşime teslim edebilirim. Kesinlikle elinden eminim. Ama maalesef ki
dilinden emin olamıyoruz!”
Gerçekten
de öyle değil mi? Bir dönem çevremde karakter olarak kırıcı olan bazı kimseler
vardı. Elimden geldiğince düzeltmeye çalışıyordum. Düzeltemediğim için
üzülüyordum. Yıllar
geçtikçe
fark ettim ki üslubu ve karakteri oturmuş olunca değiştirmesi çok zor oluyor,
hatta mümkün bile olmuyor.
Eskilerden
bir bacı bana dedi ki; “Bacım Benim okuma yazmam yok. Müslümanlara madem
bir
faydam
dokunmuyor. Dikkat ediyorum ki herhangi bir lafımdan ve tavrımdan Müslümanlar
zarar görmesin.”
Bu
sözler bana o kadar asil geldi ki hâlâ sohbetlerimde anlatırım.
Biz
Müslümanlar olarak bir sorumluluğumuz var. Bir davamız var. Davamız,
benliğimizin önüne geçmeli. Dikkat etmeliyiz. Sadece namazımız orucumuz
bizi kurtarmaz. Müslümanlarla ilişkilerimiz de çok önemlidir. Evet dikkat
edin Müslüman kardeşlerim, bizim bizden başka kimimiz var? Zalimler bizlere
bu kadar zulmediyorken, Müslümanlar yıllardır çeşitli sıkıntılarla baş
başayken, İslam için çile çeken, bedel ödeyen Müslümanlar varken, birbirimizi
yoktan sebeplerle kırmak niye?
Ayrıca
kimi akrabalarıyla, kimi eşiyle, kimi çocuklarıyla, kimi dünyalıklarla imtihan
ediliyorken,
birbirimize
moral olmak yerine birbirimizi neden üzelim? En azından takoz olmak yerine
destek olalım. Bazı Müslümanlar o kadar kırıcı olabiliyorlar ki,
söyledikleriyle kırmasalar bile tavırlarıyla kırabiliyorlar. Bu durumda en
fazla etkilenen maalesef ki bayanlar oluyor. Öncelikle biz bayanlar bizi inciten
bir laf duyduğumuz zaman bazen günlerce zihnimizden atamıyoruz, hatta bazen
uykularımızı bile kaçırabiliyor.
Yazık
günahtır.
Bu
durumda şöyle bir şey söylemek aklıma geliyor;
“Kıracaksan,
Konuşma! Evet, konuşma. Ya hayır konuş, ya da sus!”
Vesselam