36,3931
34,3291
2.843,43
Çoğu toplumlarda görevlere gelen siyasi vazifelere
seçilenler ile devletin üst makamlarına atanan bürokratların -istisnalar
dışında- her zaman devlet kaynaklı birtakım çıkarlarının bulunabileceğine
inanılır. Genellikle başkalarının haklarının çiğnenmesine de yol açan bu
çıkarlar, iktidar tarafından doğrudan elde edilebildiği gibi bir kısım zevatta
dolaylı yollardan iktidar mensupları ile yakınlaşarak elde etmeye
çalışmaktadırlar.
İslam dünyasında birçok siyasetname, mektubat ve
benzeri eserde yöneticilerin dalkavuklara karşı uyanık olmaları
belirtilmektedir. Batı dünyasında da aynı uyarılar vardır. Örneğin; Yunan
filozofu Aristo, ünlü eseri Politika'da "Devrin dalkavuklarının idari
yozlaşma üzerinde büyük etkileri vardır." demiştir. Montesgieu,
dalkavukluğu, 'devlet adamlarının çevresini kuşatan bir çember' olarak tarif
etmiştir.
Sovyet lideri Lenin ise bir ülkede, kim iktidarda
bulunursa bulunsun, o ülkedeki bütün menfaat çetelerinin iktidardan yana tavır
takınacaklarını dile getirir. Lenin'in "Biz şimdi iktidardayız ve bütün
alçaklar bizden yana." sözü pek meşhurdur.
Thomas da Ütopya adlı eserinde iktidarı dalkavuklara
karşı uyararak kamu idaresinde bilgi, ahlak ve erdem sahibi (akl-ı selim)
insanların yönetici olarak görevlendirilmelerini önermektedir.
Türkiye özelinde, siyaset alanında ve
bürokraside de nopotizm, kronizm ve patronajın yaygın olduğu herkes tarafından
bilinmektedir. Nopotizm; akraba kayırmacılığı, kronizm; eş dost kayırmacılığı
ve patronaj ise siyasal kayırmacılık parti kayırmacılığı anlamına gelmektedir.
Evet bu dalkavuk tiplemeler, tıpkı fasulye bitkisinin yanına
dikilen sırıklara sarılarak gelişimini sürdürmesi gibi, iktidardaki siyasiler
veya onların yakınlarıyla yakınlaşarak statü ve konumlarını elde etmektedir.
İşte bu alışkanlık hem siyaset müesseseleri hem de devlet idaresinde
çoğalarak riyakarlık ve yaranma siyasetinin toplumda yaygınlaşmasına ve zemin
bulmasına sebep olmaktadır. Bilinmelidir ki; kişiliksiz, karaktersiz,
şahsiyetsiz, tek başına ayakta durmaya mecali olmayan zayıf iradeli bu fasulye
adamlardan ne topluma ne de idareye bir fayda gelmez.
Döş düğmeleyip, avuç ovalamada usta olanların
bir yolunu bularak iktidarların etrafında el pençe olup köşe kaptıkları bir
gerçektir.
Batılı yazar Montaigne, Denemeler adlı
eserinde, krallara dalkavukluk etmesiyle ünlü Aristippos adlı bir
şahsiyetsizden söz eder.
Günün birinde kral hoşlanmadığı bir davranışından ötürü
Aristippos'un yüzüne tükürür fakat o buna aldırış etmez. Ancak tanıdık ve
dostları ona, "Kralın sana yaptığı fazlasıyla onur kırıcı ve aşağılayıcı
bir davranış." deyince, "Ne olur? Balıkçılar da ufacık bir balığı
tutmak için gün boyu deniz suyuyla ıslanmıyorlar mı? Onlar buna
katlanıyorlarsa, kralın tükürüğüne ben neden katlanmayayım?" der.
Evet o bu savunmasıyla
gerçekte neyin peşinde olduğunu açıkca ifade etmektedir. Amaç hak, hakikat,
kişilik, haysiyet şeref ve onur değil menfaat, köşe kapma düşüncesi olarak
yorumlanabilir.