36,3601
34,3290
2.842,01
"Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir." İnsan farkında olmasa bile fiziksel, psikolojik birçok şeyin değiştiğini söyleyebiliriz. Bu değişimin inşaat sektörünü etkilemesi, farklı bir paradigmanın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu paradigma kendisiyle beraber birçok kriteri, koşulu ve kıyası gündeme getirmiştir.
Bu koşullardan bazılarını irdelersek ‘'Temelin sağlam atılması, herhangi bir sarsıntıda raylı sistemin devreye girmesi…''
Bu kriterlerin temel felsefesine ve mantığına baktığımızda insan ve insani özellikler ön plana çıkarılmıştır. Her ne kadar seminerler, sempozyumlar, konferanslar verilse de insanlar kendi psikolojisinden hareketle farklı perspektif çizebiliyor. Konuyla ilgili Sartre, ‘'Üniversiteden öğretim görevlilerini ve öğrencileri çıkarırsanız beton yığınından başka bir şey kalmaz.'' Ya da bugünkü siyasetçilerin söylemiyle: ‘'Yatırım betona yapılmış.''
Bazıları ortaya atılan bu teze karşılık antitez geliştirerek, ‘'Başımızı sokacak bir evimiz olsaydı, dünyada mekân, ahirette iman demişlerdir.” Kimisi bu antitezi daha da ileri götürerek mekân kavramını genişleterek ‘'Ah vatanım, ah vatanım. ‘' demiştir.
İşin sosyolojisine baktığımızda madde üzerinden manaya bir atıf söz konusu. Nasıl mı?
“Toplumun çivisi çıkmış, toplum raydan çıkmış.”
Her iki görüşü bütüncül açıdan ele alıp incelediğimizde muhatap insandır. Mekân ve ortam her ne kadar küçümsense de bazı psikologların mekân ve ortamın insan psikolojisi üzerinde ciddi etkileri olduğunu söylemesi yabana atılacak bir izah değildir. Hatta bazı hadislerde insanın canı sıkıldığında farklı mekânları gezerek şifa bulacağı izah edilip tavsiye edilmiştir.
Konuyu mekânlar üzerinden biraz daha açarsak mekâna değer katan insandır. Mekânlar insanların kendi hayatlarından ders çıkarması için birer vesile ve araçlardır. Önemli olan mekânın içindekilerini idare etmek. Böyle bir sentezi yakalayabilirsek hayatı daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Çünkü şan da şeref de statü de her şey aile mekânından geçer.
Konunun fiziki yapılar üzerinden açılması ya da fiziki yapılar için getirilen kriterlerin sosyolojiye de getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. İnşaatları denetleyen yapı denetimler gibi aileleri denetleyen değer sahibi sosyologların olması gerekir. Toplumun temelini oluşturan ailelerin raylı sistemleri var mı? Aile evrensel değerleri özümsemiş mi? Aile içinde birbirini tamamlama, birbirini destekleme kolonları var mı? Aileyi olumsuz etkileyecek etkenler nelerdir? Gibi başlıkları denetleyen bölgesel şartları iyi bilen değerli sosyologların olması gerekir.
Yoksa birkaç oy almak için seçimden seçime sorunları dile getirmek inandırıcılık kazandırmaz. Böyle bir yaklaşımı tasvip etmesek bile bu yaklaşımların bize farklı şeyler çağrıştırması, özümüzü hatırlatması güzel bir duygu. Seçim atmosferinde herkes bol keseden veriyor: İkramiye, zam, konut garantisi gibi. Siyasetçilerin seçim sürecinde bu kazanımları dile getirmesini bir zaman kazanma aracı olarak görüyorum.
Herkes zaman ve mekân üzerinden bir tartışma ortaya koyarken bizler zamandan ve mekândan münezzeh olan yaratıcımızın beyanlarını dikkate almalıyız. Bu dünyadaki TOKİ'den rezidanslardan ziyade diğer tarafta verilen köşkleri düşünmeliyiz. Tabi ki TOKİ de lazım. Fakat sadece TOKİ'lere takılıp kalırsak köşkleri kaçırmış oluruz. Yanlış anlaşılmasın niyet sadece köşkü kazanmak değil madem insanlar maddi kazanımları dikkate alıp bir çıkarım yapıyor, biz de böyle bir çıkarımın daha sağlıklı olacağını düşünerek vesile olmak istedik.
Selam ve dua ile…