36,3601
34,3290
2.842,01
Efendimiz (a.s) hayatının çoğu evresinde ellerini açarak dua
etmiştir. En çok dikkat çeken duası hidayet, iffet, gönül zenginliğidir.
Derinlemesine düşündüğümüzde Cenab-ı Allah'ın kendisine bu güzel hasletleri
vermesine rağmen bu kazanımları elde tutmak istemesi, bu yönde dua etmesi hem
bireysel hem de sosyal açıdan çok önemlidir.
Bugün
toplumsal sorunlara baktığımızda insan hidayeti yakalamak için uğraşmazsa dua
etmezse gerçekten iffet anlamında zayıflıyor cimrileşerek gönül zenginliğini
kaybediyor. Gönül zenginliğini kaybeden biri artık kendi gönlünce davranmaya
başlıyor ve başlama peşinden birçok problemi de beraberinde getiriyor.
Bunları
yaşamamak adına bilgiye bilginin kaynağı ziyadesiyle değer vermek lazım. Bilgi
çağında yaşadığımız için en büyük güç bilgidir. Bu gücün sağlıklı, vicdanlı,
ahlaklı insanların elinde olması herkesin faydasına olacaktır. Bu konuda
çoğumuz bilginin ekonomik değerinin olup olmadığına bakar şöyle düşünürüz; eğer
elde edeceğimiz bilgi bize, çocuklarımıza para kazandıracaksa böylesi bir bilgi
faydalıdır, eğer kazandırmayacaksa faydasızdır. Toplumda hızla yayılan bu
hastalık, bu bakış açısı sağlıklı olmadığı gibi toplumsal bir faydası da
katkısı da olmayacaktır.
Bu
anlamda bilginin türleri tartışılırken her filozof kendi deneyimlerinden yola
çıkarak bilginin kaynağını farklı yorumlamıştır. Kimi sadece aklı, kimi sadece
deneyi öne çıkararak, gerekçelendirerek, bilgiyi sadece bir kaynağa indirgemeye
çalışmıştır.
Böylesi bir yaklaşım doğru mu?
Tarihin
her döneminde konulara bütüncül bir açıdan bakmayıp tekçi bir yaklaşım
sergileyenler, insanlara mağduriyet yaşattığı gibi hastalıklarını da
bulaştırmışlardır. Bu hastalık belki yüzyıllarca sürmüştür.
Konuyu
güncellediğimizde bir takım insanlar kendi bilgilerini bilimsel görüp diğer
bilgi türlerini dikkate almamakta. Oysaki dikkate almadıkları bu bilgi türü, bu
bakış açısı, belki de toplumda bir şifa niteliği taşıyabilir.
Genelin
bilgisinin ne kadar önemli olduğunu ‘'Kim milyoner olmak ister.'' programına
bakarak daha iyi anlayabiliriz. Hepimizin bildiği gibi bu programa önceden
başvurulur, hak kazananlar arasında kura çekilir, ismi öne çıkanlar sahneye
davet edilir; hal hatır sorulduktan sonra soru kısmına geçilir. Yarışmacının
emin olmadığı sorularda telefon hakkı verilir, şıkların yüzde ellisi çıkarılır
ya da seyircinin cevaplaması için hak verilir. Genelde seyircinin cevapladığı
soruların yüzde doksan dokuzu doğru çıkar. Bir yarışmada bu görülebiliyorsa
neden bizler çoğunluğun görüşünü referans alamıyoruz?
Çoğunluğun bilgisini almamak
gönül zenginliğinden yoksunluğun bir işaretidir.
İnsan
hayatı ölümü anlayabilmişse doğru istikamet için sosyal ahlak ve bütünlük için
farklı insanların görüşünü alır. Peygamber Efendimiz(a.s) çoğu zaman ashabın
görüşünü alıp onlardan çok şey öğrendiğini, öğreneceğini vurgulamaya
çalışmıştır. Bu anlayış muazzam bir anlayış olduğu gibi üniversitelerde tez
konusu olmalıdır.
Genelin görüşünü alıp anlayış
geliştirmek bizler için bir ödev olmalı.
Efendimiz
(a.s) hayatımızın her evresinde canlı örnek teşkil ettiği için gösterdiği
örnekler bizler için ev ödevi olmalı. Nedir ev ödevinin mantığı? Anlatılan ya
da gösterilen örnekleri kaçırmış isek daha iyi anlamak için çaba gösterilmesi
gereken bir sürecin ifadesidir. Bizler de bu mantıktan yola çıkarak daha
sağlıklı sonuçlara ulaşarak hem kendimize hem de toplumsal mutabakata katkıda
bulunabiliriz.
Selam
ve dua ile…