Adil oldun, emin oldun ve uyudun!

Sait Şahin

(Salı günkü yazımda bir kısmını verdiğim Roma elçisinin, Hz. Ömer ile arasında geçen diyaloğunun, şahit olduklarının ve itiraf niteliğindeki hitabının kalan kısmı ile devam edelim...)  

...Geçmiş zamanlarda insan hikmeti aradı ama arzular, şehvetler onu saptırdı. Ve insan bazen dostundan öğrenmediği şeyi, düşmanından öğrenir. Evet, bir adam ki (Hz. Ömer'i kast ediyor) kralları yendi, başlarını döndürdü ve takatlerini kesti. Onun korkusundan bütün rahatları kaçtı. Fakat bu adam şu anda gördüğüm bu halde olsun!

Ancak hayret edilecek bir şey yok; krallar zulmettiler ve despotça hükmettiler. Fakat korkudan ve etraflarını gözetmekten dolayı hiç birini gece uyku tutmuyor.

Ve sen ey halife, (sana Ya Ömer diyebilir miyim? Olur mahiyetinde bir baş işareti alınca,) SEN EY ÖMER! ADELTE VE EMİNTE VE NİMTE! (Adil oldun, emin oldun ve uyudun!)”

Yani maddi kuvvete dayanan krallar, gece saraylarında yüzlerce muhafız arasında korkudan uyuyamazken; seni, adaletin gündüz vakti duvarın dibinde güven içinde uyutuyor!

Bugünün idarecilerine ithaf olunur: Beldenizde emniyet ve güven içinde uyumak ve uyutmak istiyorsanız, bunun yolu adil olmak ve idarede adaleti tesis etmektir.

Ancak yönetimlerin genel yanılgısı ve handikapıdır; maddi kuvvet yönüyle ne kadar güçlü olurlarsa; ne kadar otoriter olurlarsa; kurdukları istihbarat örgütleri ile her şeyden ne kadar haberdar olur ve herkesi ne kadar gözetim altında tutarlarsa, o kadar kendilerini ve iktidarlarını sağlamlaştıracaklarını ve sağlama alacaklarını düşünüyorlar.

Evet, güçlü bir ordu, güçlü bir istihbarat ve otoriter bir yönetim olmalı, ama yerinde. Ve bunlar çoğunlukla da dışarıya ve dışarı ile işbirliği içindekilere karşı olmalı. İçerde halka karşı olmamalı.

İçerdeki kuvvet adalet olmalı. Adalette öyle maddi ve manevi bir kuvvet var ki, dünyanın bütün orduları bir araya gelse bu kuvveti oluşturamazlar.

Adalet insanları, toplumları gönülleri ile ölümüne yönetime bağlar.

Ülke için adalet, toprak üstündeki ağacın toprak altındaki kökleri gibidir. Ağacın kökleri ne kadar güçlü ve canlı olursa, ağaç o kadar güçlü ve ömrü o kadar uzun olur. Toprak üstünde esen kasırgalar dallarını kırsa, balta ile gövdesi kesilse de gün gelir o kökler o ağacı ve kesik gövdeyi yine yeşertir. Ama kökler zayıf ise en ufak bir kasırgada devrilir gider o ağaç.   

Paylaş: