“Aman dikkat İran!”

Sait Şahin

23 Şubat 2017 Perşembe

Sait Şahin / Doğruhaber

Son yazımda “Aman dikkat Türkiye!” demiştim. Bu yazımda ise “Aman dikkat İran!” demek istiyorum.

ABD'nin en büyük hedeflerinden bir tanesi İran ve en büyük amaçlarından biri de Şii-Sünni çatışması.

ABD, Suriye ile birlikte İran hedefinin ve Şii-Sünni çatışmasına dair planlarının zamanının geldiğini düşünüyor. Trump bunu açıkça dile getiriyor ve bu yönde adımlar atmaya başladı.

ABD ve israil, kutsal İslam topraklarına dair hedefleri önünde mayın tarlası olarak gördükleri İran ve Hizbullah'a karşı, Sünni dünyada mayın eşeği arıyor.

Suudi Dışişleri Bakanı'nın, “İran dünyadaki terörizmin başıdır” türü açıklamaları, gelir gelmez İran'a karşı savaş tamtamları çalmaya başlayan Trump'ın davulunun tokmağı niteliğinde. (Acı bir tezat olarak parantez içi bir bilgi: Geçen ay katıldığım bir programda Filistinli piskoposlardan biri yaptığı konuşmada “ABD terör devletidir” diyordu. Konuşma kaydı arşivimde duruyor.)    

Suudi ve Körfez Ülkeleri, ABD ve israilin İran'a karşı açacakları savaşta “Truva Atı”, bir anlamda da “mayın eşeği” olmaya hazır.

Türkiye'yi de işin içine çekmeye çalışıyorlar.

Türkiye, İslam Âlemini yakacak olan bu ateşte ABD ve israilin oyununa gelmemeli.

Peki ya İran diyeceksiniz?

Evet, öncelikli hedefin İran ve Hizbullah olması, haklılık ve atılan/atılacak adımların tümüyle doğru olduğu anlamına gelmiyor. Suriye'deki yanlışları ve Şiicilik yapanların sebep olduklarını bir tarafa bırakırsak, siyaset olarak da ciddi sıkıntılar var İran tarafında.

Astana Görüşmeleri sonrası Ali Hameney'in başdanışmanı, yılların siyasetçisi Ali Ekber Velayeti Türkiye'nin ismini de zikrederek, görüşmeler ve girişimlerle ilgili “Suriye hükümetinin meşruiyetine boyun eğmiş oldular” açıklaması yaptı.

Ortadoğu'nun yangın yerine döndüğü ve hesapların İran üzerine yoğunlaştığı bir zamanda, şu veya bu sebeple ilk defa böyle bir masaya oturmuş ve bu cepheye yaklaşmış Türkiye'nin, nasırına/damarına basmak.. Türkiye'yi AB(D)'nin kucağına itmek...

Bu açıklamanın, daha hiçbir şey bitmemişken gelmiş olması da ayrı bir mesele.

Sünni dünyada yoğun bir şekilde İran şeytanlaştırılmaya çalışılırken, İran'ın kendisinin de bazı politikaları ile bunu beslemekten şiddetle uzak durması ve akıllı politikalar geliştirmesi gerekiyor.

Türkiye'ye karşı her türlü düşmanlığı yapmasına rağmen, ABD Türkiye'yi yanına çekmek için her türlü şeytanlığa başvuruyor. Kapına kadar gelmiş Türkiye'nin nasırına basmak, bırakın devlet aklını, sokaktaki vatandaşın aklı ile dahi izah edilemez.

Bize göre Suriye savaşı tamamen yanlıştı. Savaşa dâhil bütün taraflar yanlış yaptılar. Ancak zaman, ben haklıyım sen haksızsın, sen daha büyük suçlusun, ben daha az suçluyum kavgalarını vermek zamanı değil.

Harareti yüksek, psikolojisi bozuk, ağır travmalar geçirmiş, depresif bir coğrafyada yaşıyoruz. Akıl dışı öfke, coğrafyanın yangınını artırmaktan başka bir şeye yaramaz. Öfke ile hareket edenler, mazlum coğrafyaya, İslam'a ve Müslümanlara daha fazla zarar vermekten başka bir şey yapmış olmazlar.

Bu sebeple camia olarak akıl ve sükûnetle yapıcı hareket etmeye çalışıyor, sürekli bunu tavsiye ediyoruz.     

Bu coğrafyanın ve bu dinin medeniyetinde, dışardan küfrün saldırı tehlikesi belirdiği zaman, dâhilde yaşanan savaşlardaki bütün acıları, kinleri ve düşmanlıkları içe gömmek vardır. Hz. Ali'ye isyan eden Muaviye'nin, Rum hükümdarının yardım teklifine verdiği cevap gibi.

 

İran, İslam Âleminin önemli bir parçasıdır ve İran İnkılabı da emperyalistlere/siyonistlere ve işbirlikçilerine karşı gerçekleştirilmiş son yüzyılların en büyük İslamî devrimidir. İçeriden ve dışarıdan ABD ve israile yem etmemek lazım.

Paylaş: