Dolar neden yükseliyor?

28 Ocak 2017 Cumartesi

Yahya Şirvan

Ülke ekonomimizin dolar kaynaklarını

1-      İhracat,

2-      Turizm,

3-      Doğrudan yabancı sermaye girişi,

4-      Borsa ve tahvil almak için gelen döviz,

5-       Bankaların ve özel sektörün dışarıdan borçlanması olarak sıralayabiliriz

11 aylık ithalat gelirimiz 180 milyar dolar, ihracat gelirimiz 130 milyar dolar. 50 milyar dolar dış ticaret açığımız var. Turizm gelirlerimiz azaldı. İhracatı artıramadık. Döviz açığı büyüyor. Ekonomide çarkların dönmesi, üreticinin, üretim girdisi ithalat faturasını ödeyebilmesi için her gün dolar satın alma mecburiyeti var.

Doların geldiği kanallarda tıkanma olmasa bile dolar akışı yavaşladı. Kaldı ki talep artışı var. Dolar talebinin artmasının en büyük nedeni, Türk ekonomisinin döviz borcu. Finans kesimi dışında firmalarımızın 312 milyar dolar döviz borçları var. Bu borçların TL karşılığı 30 Haziran 2016 tarihinde 900 milyar TL idi. Şimdilerde 1 trilyon 190 milyar TL oldu. İmkânı olan firmalar dolar satın alarak, döviz borçlarının TL karşılığının daha fazla artmasını önleme arayışında.

Finans kesimi dışındaki firmaların döviz borçları yanında döviz varlıkları da var ama varlık miktarı sadece 100 milyar dolar dolayında.

Merkez Bankası’nın “Finansal İstikrar Raporu”na göre 27 bin firmanın yabancı para kredi borcu var.

Dünya piyasalarındaki gelişmeleri izliyoruz. Dünyada, ekonomide belirsizlik olduğunda varlıklar bulundukları yerden çözülüyor, güvenli liman olarak, dolara ve altına yöneliyor.

Bizim ülkemizin bir özelliği var. Türk Parası yanında ikinci para birimi olarak dolar işlem görüyor. Halkın banka mevduatının büyük bölümü dolar hesaplarında. İş adamlarının borçlarının büyük bölümü dolar borcu. Varlıklarını, birikimlerini, enflasyondan ve Türk Lirası’nın değer kaybından korumak isteyenler dolar satın alıyor.

Gelecek hakkında belirsizliklerin öne çıktığı, güvenin yavaşladığı dönemlerde (diğer ülkelerde olduğu gibi, bizde de) varlıkların, birikimlerin altına ve dolara yöneldiği görülüyor.

Sorunlarımızın yurt içindeki yanlışlarımızdan kaynaklanmadığını, sorunların tamamının kaynağının “Dış Güçler” olduğuna inanmaya başlarsak, halkımızı buna inandırırsak, sorunların çözümü için elimiz kolumuz bağlanmış olur. Son günlerde yanlış teşhisler tekrarlanır oldu. Hıristiyan medeniyeti hızla güçlenen ve Osmanlı - Müslüman mirasına sahip çıkan Türkiye’den korkuyor. Her şeye rağmen ekonomimizde sorun yoktur. Bu tür yanlış söylemler, doğru teşhis ve tedavinin, iyileşmenin önünü kapar. Faiz ekonomi politikalarının “bütünlüğü içinde” kullanılacak araçlardan biridir.

Şimdilerde Merkez Bankası’nın faiz artırımının “Döviz Sorunu”nu çözümü için zorunlu olduğu söylemleri arttı. Faiz artışını isteyenler, içerideki yüksek faizin cazibesinde ülkeye döviz (sıcak para) girişinin artacağını, böylece doların bollaşacağını, fiyatının ucuzlayacağını tekrarlıyorlar. Dolar girişinin durmasının, dolar fiyatının artmasının tek nedeni faizin ucuzluğu değil. Ekonomideki tıkanmanın tek sorumlusu ucuz faiz değil. Tek başına faizi yükseltmekle ekonominin sorunları çözülemez. Her şeye rağmen döviz çıkışı durdu. Bankalardaki döviz mevduat hesaplarında çözülme var. Gene de arz talebi karşılayamıyor.

9 Aralık 2016 dan, 6 Ocak 2017’ye yabancılar borsadan hisse senedi satın almak, Hazine bonosu ve tahvili almak için her hafta net para getirdiler. 30 Aralık 2016’dan, 6 Ocak 2017 tarihine kadar ki dönemde bankalardaki döviz mevduat hesaplarında 2.5 milyar dolar azalma oldu. (6 Ocak’dan sonraki döneme ait rakamlar yayınlanmadı.) Bunlara rağmen dolar fiyatı artıyor.

Büyük olasılıkla döviz borçluları, doların daha fazla artmasından korktukları için döviz topluyor. Gelecek hakkındaki belirsizlikten korkanlar varlıklarını, birikimlerini dolara bağlıyor Önlerini göremeyenler parası varsa harcamaz, imkânı varsa borçlanmaz. Önünü göremeyen, ürettiğini satıp satmayacağını bilemeyen yatırım yapmaz. Üretimini artıramaz. Ekonomide tıkanıklığı açmadan dolarda istikrarı sağlayamayız.

Dolar fiyatı bir noktada durur ama, istikrasızlık devam eder. Sorunlarımızı bilelim. Bu sorunları çözmeye çalışırken, ekonomide tıkanıklığı açmak için yapılması gerekeni yapalım. Önümüzde anayasa değişikliği çalışmaları ve referandum var. Sınır ötesinde, Irak ve Suriye’de, sıcak çatışmalara taraf olduk. İçeride terör devam ediyor. FETÖ belasından kurtulma çabaları sürüyor. İç ve dış talepteki daralma sonucu üretim ve büyüme yavaşladı. İhracat gelirlerini artıramıyoruz, turizm gelirleri yarıya indi. ABD ve AB ile siyasi ilişkilerdeki soğukluk ekonomik ilişkileri olumsuz etkiliyor.

 

Sorunlarımızı çözerken, ekonomideki tıkanıklığı açmanın tek yolu “Çıkış Programı” hazırlamak ve eyleme geçmek. İç ve dış politikadaki sorunlardan ekonomiye vakit ayıramıyoruz. Onun için ekonomide “Çıkış Programı”nı hazırlayacak, çıkış uygulamasını yürütecek bir kaptanın belirlenmesine ve kısa sürede “Çıkış Programı”nın uygulanmasına ihtiyaç var. Çıkış Programı içeride ve dışarıda insanların, şirketlerin önlerini görmelerine, buna göre yatırımların ve üretimin harekete geçmesine imkân verir. Ancak o zaman ekonomideki tıkanıklık sona erer, dolar fiyatı da istikrara kavuşur.

Paylaş: