İLİM İRADE İLİŞKİSİ

SELAMİ ÇEÇEN

Geçen haftaki yazımızda diğer canlılara verilen yetilerden farklı olarak insana irade dediğimiz bir yetinin verildiğinden bahsettik. Evet, insana irade verilmiştir. Fakat bu nimet beraberinde de bazı zorluklar getirmiştir. Diğer canlıların çekmediği zorlukları çekmemize sebep oluyor bu nimet. Diğer canlılar dünyaya geldikleri andan itibaren kendisine görevini yerine getirmek için lazım olan bilgi ve yeteneğe sahip olarak dünyaya gelir. Fakat insan ise dünyaya sıfır olarak gelir. Ve kendisine lazım olan bilgi ve yetenekleri elde etmesi uzun zaman alır. Somutlaştıracak olursak bir arı düşünün gözünü bu hayata açar açmaz bal üretmeye başlar. Fakat insanın ise kendisine lazım olan bilgi ve yetenekleri kazanması yılları alır.

Bu ilmin, bilginin bir kısmı hayatın tabi akışı içinde kazanılırken bir kısmı ise kazanılması için ciddi bir çaba gerektirir. Mesela kişinin içinde bulunduğu toplumun dilini kendiliğinden öğrenir. Fakat bir yabancı dil öğrenmesi için ciddi bir çaba harcaması lazım. Ya da kişi sıcağı, soğuğu vb. kendiliğinden öğrenirken bir matematik ilmini ise ancak çaba sarf ederek elde edebilir.

Evet, bilgi öğrenme yeteneğini irade ile ilişkilendirdik. İradeyi de geçen yazımızda imtihanla ilişkilendirmiştik. Demek ki bilgi öğrenme yeteneği bize aslında bu dünya hayatından ziyade ahret hayatını kazanmaya yönelik kullanılmak üzere verilmiştir. Biz dünya hayatımızı idame etmemizi sağlayacak ilimleri de öğrenmeliyiz fakat önceliğimiz bize uhrevi hayatı kazandıracak ilimleri öğrenmektir.

Peki, nedir bu ilimler?

Bu ilimler çoktur; siyer, fıkıh, hadis, tefsir, akaid vb.

Peki, bu ilimlerdeki önceliğimiz nedir diye soracak olursak; benim fikrimce önceliğimiz iman konusundaki ilimler olmalı. Zira ilimlerin şahı iman ilmidir. Kişi önce rabbini hakkıyla tanımalı, zira Rabbimiz, “Ben bir hazineydim. Tanınmak istedim. O yüzden insanı yarattım.” buyurmuştur bir kudsi hadiste. Bu konudaki örneğimiz İmam Ali olmalıdır. “Zira ben Allah’ı gözümle bile görsem imanımda bir değişiklik olmaz.” buyuruyor İmam Ali o derece yakini bir imana sahip.

Bu gün maalesef Müslümanların gerek bireysel gerekse toplum olarak içinde bulunduğu buhranın sebebi kanaatimce yakin bir imana sahip olmamamızdır.

İmani konularda yazılmış en güzel kaynakta hiç şüphesiz asrımızın reçetesi olan Risale i Nur’dur. Fikrimce Risale-i Nur herkesin okuması, istifade etmesi gereken bir kaynak. Özellikle de insanların imanını kurtarmayı kendine vazife bilmiş İslam davetçilerinin vazgeçilmezi olmalıdır.

Zira toplumun imanını dert edinen davetçilerin toplumun, milletin imanı için ahretini bile feda etmeye hazır bir dava adamından, bir davetçiden, bir üstaddan istifade etmemesi büyük bir kayıptır.

Vesselam

Etiketler:
Paylaş: