İktidarların Asalakları YALAKA- DALKAVUKLAR

Kenan Ocak


Çoğu toplumlarda görevlere gelen siyasi vazifelere seçilenler ile devletin üst makamlarına atanan bürokratların -istisnalar dışında- her zaman devlet kaynaklı birtakım çıkarlarının bulunabileceğine inanılır. Genellikle başkalarının haklarının çiğnenmesine de yol açan bu çıkarlar, iktidar tarafından doğrudan elde edilebildiği gibi bir kısım zevatta dolaylı yollardan iktidar mensupları ile yakınlaşarak elde etmeye çalışmaktadırlar.

 İslam dünyasında birçok siyasetname, mektubat ve benzeri eserde yöneticilerin dalkavuklara karşı uyanık olmaları belirtilmektedir. Batı dünyasında da aynı uyarılar vardır. Örneğin; Yunan filozofu Aristo, ünlü eseri Politika'da "Devrin dalkavuklarının idari yozlaşma üzerinde büyük etkileri vardır." demiştir. Montesgieu, dalkavukluğu, 'devlet adamlarının çevresini kuşatan bir çember' olarak tarif etmiştir.

  Sovyet lideri Lenin ise bir ülkede, kim iktidarda bulunursa bulunsun, o ülkedeki bütün menfaat çetelerinin iktidardan yana tavır takınacaklarını dile getirir. Lenin'in "Biz şimdi iktidardayız ve bütün alçaklar bizden yana." sözü pek meşhurdur.

  Thomas da Ütopya adlı eserinde iktidarı dalkavuklara karşı uyararak kamu idaresinde bilgi, ahlak ve erdem sahibi (akl-ı selim) insanların yönetici olarak görevlendirilmelerini önermektedir.

    Türkiye özelinde, siyaset alanında ve bürokraside de nopotizm, kronizm ve patronajın yaygın olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Nopotizm; akraba kayırmacılığı, kronizm; eş dost kayırmacılığı ve patronaj ise siyasal kayırmacılık parti kayırmacılığı anlamına gelmektedir.

Evet bu dalkavuk tiplemeler, tıpkı fasulye bitkisinin yanına dikilen sırıklara sarılarak gelişimini sürdürmesi gibi, iktidardaki siyasiler veya onların yakınlarıyla yakınlaşarak statü ve konumlarını elde etmektedir. İşte bu alışkanlık hem siyaset müesseseleri hem de devlet idaresinde çoğalarak riyakarlık ve yaranma siyasetinin toplumda yaygınlaşmasına ve zemin bulmasına sebep olmaktadır. Bilinmelidir ki; kişiliksiz, karaktersiz, şahsiyetsiz, tek başına ayakta durmaya mecali olmayan zayıf iradeli bu fasulye adamlardan ne topluma ne de idareye bir fayda gelmez.

   Döş düğmeleyip, avuç ovalamada usta olanların bir yolunu bularak iktidarların etrafında el pençe olup köşe kaptıkları bir gerçektir.

   Batılı yazar Montaigne, Denemeler adlı eserinde, krallara dalkavukluk etmesiyle ünlü Aristippos adlı bir şahsiyetsizden söz eder.

Günün birinde kral hoşlanmadığı bir davranışından ötürü Aristippos'un yüzüne tükürür fakat o buna aldırış etmez. Ancak tanıdık ve dostları ona, "Kralın sana yaptığı fazlasıyla onur kırıcı ve aşağılayıcı bir davranış." deyince, "Ne olur? Balıkçılar da ufacık bir balığı tutmak için gün boyu deniz suyuyla ıslanmıyorlar mı? Onlar buna katlanıyorlarsa, kralın tükürüğüne ben neden katlanmayayım?" der.

      Evet o bu savunmasıyla gerçekte neyin peşinde olduğunu açıkca ifade etmektedir. Amaç hak, hakikat, kişilik, haysiyet şeref ve onur değil menfaat, köşe kapma düşüncesi olarak yorumlanabilir.

Paylaş: