Bir zamanlar bayramda mutluluk kanatlanırdı
BİSMİLLÂH
Kavram ve değerlerin birbirine karıştığı şu
garip zamanda, bir zamanlar benim his ve nazarımda çok güzel geçen bir günden
bahsetmek istiyorum. İnsanların daha küçük şeylerle mutlu olduğu ve dini
değerlerinin de hatır gönül kavramının da ne olduğunu daha iyi bildiği bir
zamanda çocuktuk biz..
Sabahın ilk ışıklarıyla pencereyi açıp, kah cıvıldayan
kuşlar eşliğinde, kah kar manzarası eşliğinde ciğerlerime dolan çocuk yüreğimi şenlendiren
Ahh o bayramlar..Babalar atalar gelmeden evvel; özenle ütülenmiş hazır edilmiş
bayramlıklar giyilir, günlerdir temizlikten geçirilmiş mis gibi kokan
parıldayan eve son rötuşlarverilir, zilin çalmasıyla ve kapının açılmasıyla
kalabalık bir ailenin heyecanla kıpırdaşan sırasında,merhamet kokan ebeveyn eli
öpülür ve her zaman gerçekleşemeyen mükemmel bir şefkat duygusu olan sarılmalar
gerçekleşir, milyarlara değişilmeyecek kadar kıymetli bayram kokan harçlık ve şekerler
büyükler tarafından verilir ve hep birlikte bayram için hazırlanılmış özel ve
yöresel lezzetlerle donatılmış mükellef sofraların
başına besmele ile geçilir hamd ile bitirilir. Hem Rabbimizin verdiği o özel ve
özellikle çocuk kalplerini mutluluktan kanatlandıracak kadar muhteşem gün için,
hem de verdiği mükemmel aromalar ve rayihalar barındıran sofraların başına
birlikte oturabildiğimiz için..
Sonrasında bayrama hürmet ve gereklilik icabı,
büyüklüğüne göre sıralanmış gidilen veya gelinen akraba ziyaretleri ve o gün mutlu
bir kalabalığın sesinden daha güzeli aranmaz. Ne kadar kalabalık o kadar keyif,
neşe, paylaşmak, hasret giderme, barışma ve mutlu tebessümlerin çokluğu demek..
Çocukların dışarıda ki eğlencesi de hayli güzel ve dorukta sanki o gün bütün
güzel şeyler, mucizevi bir şekilde hepsi aynı anda mevcut olurlar. Tadına
doyulmaz masum çocuk oyunları (erkek çocuklarının patlamalı oyunlarının sesleri
sokağı kaplarken kız çocuklarının şen kahkahaları ve bütün güzel oyunları aynı
gün en sevdiği arkadaşlarıyla birlikte oynayabilmek) , şeker toplamalar (sonra
eve gelip hangimizin daha çok diye kardeş ve kuzenlerle birlikte saymak, Bir
iki farkla üzülüp sevinebilecek kadar masumiyet kokmak), büyüklerin ellerini
öpüp o şefkatli elleriyle baş okşama merasiminde sıraya girmek, arada şeker
çikolata ve tatlıları fazla kaçırıp büyüklerden azar yerken bile üzülememe… Kurban bayramı ise en kestirme anlatımıyla,
sadece kendi nefsini değil konu komşu, ahbap, arkadaş veya hiç tanımadık bir
sofraya tat katmak, şükre vesile olup tebessüm ettirebilmekti. Küslüğün rafa
kalktığı musmutlu günler için ne kadar hamd edilse az olurdu.
Gece olur herkes yatağına tatlı bir yorgunluk,
mutluluktan sakinleşmiş duygular ve yüzündeki tatlı tebessümle, yarın yine özel
gün devam etmekte ve güzel şeyler yaşayacağım duygusuyla rahatlamış haletini
uykunun kollarına bırakmaktaydı.
Bunları ballandırarak gülen gözlerle
anlatırken, “ben çocukken bu anlattıklarının hiçbirini yaşamadım hatta bayramın
ne olduğunu dahi büyüyünce öğrendim” diyerek gözlerimdeki parıltıyı yüzümde ki
tebessümü gayri ihtiyari durduran sesin sahibi vicdanıma bir hayli dokunmuştu. Demek
ki bayramın tadı tattırılmayan, kokusu hissettirilmeyen, sevinci
yaşattırılmayan çocuklar nice imiş. Hem de anlamakta gecikmiş düzeltmekten
biçare kalakalmışız zannımca.Bu özel ve Rablerinden armağan günleri, masum
yüreklerden çalanlar, ellerinden bir çok şeyi gasp edenler veya küçümseyip itibarsızlaştırarak
yaşamalarına engel koyanlar hesabını ödesin!.
Ve her güzel şeyin bir sonu var diyen tınısı
bet sesleri haklı çıkarırcasına; biz büyüdük, büyükler yaşlandı, tuhaf zevkleri
olan teknolojiyle arkadaş mutsuz çocukların nesli oluştu ve çağ değişirken bir şeylerin
yeri hayat pazılında yanlış yere konuldu yada maalesef boş bırakıldı. Bunun
hesabı kime sorulur onu bilemedim. Sanırım ömür payesini düşmanına satan saf ve
uyuma modunda ki sadece adı Müslüman kalmış kişiler olabilir. Lakin yine de
biz, artık maneviyatını, hissiyatını, tadını rayihasının içinde
hissedemediğimizi, bilmiyormuş gibi yapmak kolayımıza mı gitmekte yada
gerçekten bilmiyor muyuz? Bayramlarda cadde ve sokakların ebeveyn evlerinin
tenhalaşıp tatil köylerinin kalabalıklaşmasını ve yeni nesile bayramların
unutturulmasına ne demeli hiç bilemedim.
Bayramların tarihçesini bir bakalım belki
nerde hata yaptık, pusulamızı nasıl kaybedip, yönümüzü nerde şaşırıp başkasının
peşine ne sebeple takıldık ve değerlerimizi neden hızlıca kaybediyoruz belki
anlamış bulunuruz inşallah.