Ağaçlar Ayakta Ölür

Arka arkaya gelen saldırılarda hayatını kaybedenlerin yakınları derin ve sözle anlatılması kolay olmayan bir acı ve üzüntü içindeyken bu acılar ülke sathına da, hüznü, endişeyi, gelecek kaygısını bir kâbus gibi çöktürmektedir.

Bu ortam aynı zamanda siyasi gündemi de provoke ederek, ülke sorunlarının tartışılması ve çözülmesi için yapılan girişimleri akamete uğratmakta, halka kendi çözümlerini dayatmak isteyen ırkçı, şoven-milliyetçi odakların, en gerici güçlerin ekmeğine yağ sürmektedir.

Ülkemizi gözü yaşlı arkada bırakmanın hüznü bir deli rüzgâr gibi yüreğimizde esip duruyor...

Ve bütün kederlerin buluştuğu bir vadiye dönüşse de yüreğimiz, inadına ayakta kalmak için direniyoruz...

Biliyoruz ki gelip geçecek bir yerleri yakıp yıksa da. Bütün bu acıların kederi yüzümüzde acı bir tebessüme dönüşse de “Çiy düşüyor gözlerimden, ıslanıyor yanaklarım, kurumuş toprak gibiyim, zamansız yağmur beklerim” türküsü düşüyor dilimize..

Ve aynı gökyüzünün altında ve aynı toprak üstünde araya dağlar kadar bir uzaklık girmiş, diken sarmış eller tetikte bekliyor.

Küçük bir tebessüm dahi etmeye korkuyor insan...

Bütün akrep ruhlu insana benzeyen suretler sokaklara, balkonlara ve camlara çıkmış artık. Cinayetler belirsiz saatlere gebe bırakılmış. Bir kare resimle bin kurşunun sıkıldığı bir yerlerde yaşamaktan bıkıp usanmayacağız. Akrepleri kovalayacağız...

Neşesini yüzünde, kederini içinde taşıyan adamlar olmaya inat edeceğiz.

Ve başımızı dik tutmaya...

Ağaçlar Ayakta Ölür” misali ayakta duracağız, bir kalleş kurşunla yere düşsek de...

Güldürmeyeceğiz kimseyi ıslansa da yanaklarımız.

Bir çölün ortasına büyük bir şehir edenlere baktıkça, başarabileceğimize daha çok inanıyoruz.

Ve dört mevsim yedi iklimin sahibi bizler yeryüzünün cenneti olan Türkiye’yi ölmek, düşmek, kırılmak, ağlamak pahasına ve düşmanların inadına hep birlikte “Ağaçlar Gibi Ayakta” tutacağız ve yakılsak, kırılsak, kesilsek de...

Paylaş: