Palu`nun ileri Gelenlerinin Gülüşkür`de Katledilme Hadisesi

Murat POLAT


Gülüşkür katliamını çoktan beridir araştırıyordum. Konuya vakıf olan ama ismini vermek istemeyen bir şahıstan genel çerçevesini dinledim. Önceden elimde var olan bilgilerle birleştirdim. Olayın tamamı olamasa da genel çerçevesini sizlere aktarmaya çalışacağım inşaallah.

Bu katliam tarihi vesikalarda geçmeyen, geçmişin korkularından dolayı gizliden anlatılmasına rağmen açıkça dile getirilmeyen bir hadisedir. Hatta biraz iddialı olacak ama bu konu hakkında yazılan ilk yazıdır. Bu konu uzun olduğu için birkaç bölümde yazılacaktır.

Palulu olan herkes Şeyh Mahmut Samini Hazretlerinin türbesini bilir. O türbenin yanında bir mezar daha vardır. İşte o mezar Şeyh Mahmut Samini Hazretlerinin torunu Saadettin Efendi, Gülüşkür  katliamında  şehit edilmiştir.

Şehit Şeyh Said Kıyamından sonra ki Ramazan ayına yakın bir zamanda akşam üstü bir kişi, Saadettin Efendi ile Nüfus Müdürü Niyazi Efendinin evine (şu anki Karşıbahçeler Mahallesinde) gelir. Yarın sabah İfade için kendilerini O zamanın Askeriyesinin beklediğini söyler ve gider. Sabah olunca Şimdi ki Necat Hocanın  ordan, Meydan`ın karşısından sal ile karşıya geçmek için Nüfus Müdürü Niyazi Efendi, Saadettin Efendi ve birde yolda olayları anlatan Süleyman Bilici beraberce Murat Irmağının kenarına kadar gelirler.

Süleyman Bilici olayı şöyle anlatır;

“Sabah yola çıktık. Niyazi Efendi, Saadettin Efendiye dönerek

-Efendi gel biz buradan gidelim. Bu gidişin geri dönüşü yok.

(Çünkü o zaman ki Kemalist rejim Şeyh Said Kıyamından sonra bölge insanını kıyımdan geçiriyordu. Bu korkuyu yaşadığı için Niyazi Efendi böyle bir teklifte bulunuyor.)

Saadettin Efendi hiç duymamış gibi yoluna devam etti. Biraz daha yürüdük. Niyazi Efendi tekrar:

-“Efendi Kurban gel buradan gidelim. Bu gidişin dönüşü yoktur.” diye yalvardı. Bu durum tam üç kez tekrar edince Saadettin Efendi, Niyazi Efendiye dönerek;

“Geri dönmek bize yakışmaz.” dedi ve yoluna devam etti. Niyazi Efendi ve ben onu takip ettik. Sal kıyıya yaklaştı Saadettin Efendi sala bindi ve bana dönerek;

-“Süleyman sen artık geri dön” dedi. Bende istemeye istemeye geri döndüm.” dedi.

 

Saadettin Efendiyi tanımak için bazı özelliklerini bilmek gerekir. Osmanlının son dönemlerinde Palu`da kadılık yapmış bir şahıstır. Kadılık belgesi akrabalarında halen daha mevcuttur.

Tarikatta devrin büyük Mutasavvıflarından İmam Efendiye tabidir. İmam Efendinin gerçek adı, Hafız Osman Bedrettin Efendidir. Saadettin Efendiyi Sülüğe oturtuyor. (Sülük tarikatta nefsin tüm dünyalıklardan tecerrüd ederek Allah`a yönelmesi için 40 gün karanlık bir yerde kalınmasıdır.) Sülük esnasında Saadettin Efendi, Hazret Hüseyin (R.A)`i mana aleminde görür. Hz. Hüseyin kendisine ne istediğini sorar. Saadettin Efendi ağzından tek bir kelime dökülür: ŞEHADET

Mecit Efendinin babası Hoca Mahmut Efendi`ye Saadettin Efendi sorar:

-“ İleride büyük olaylar vukua gelecek sence bu büyük bir salgın hastalık mı olacak yoksa kılıç mı?

Hoca Mahmut Efendi:

-“Efendi kurban sen daha iyi bilirsin” der.

Saadettin Efendi başını sallar;

-“ KILIÇ, KILIÇ” der. Bu konuşmadan kısa bir zaman sonra Şehit Şeyh Said Kıyamı baş gösterir. Ardından kendiside şehit olur.

İşte Saadettin Efendi, mutasavvıf gelenekten gelen alim ve ileri görüşlü bir mücahiddir.

Olaya dönecek olursak; suyun diğer tarafında geçtikten sonra askeriyenin oraya gelirler. Askeriye ise tezgahı çoktan hazırlamıştır. Palu`nun meşhur Büyük Camisi gözaltı merkezi olarak ayarlanmıştır. Saadettin Efendi ile Niyazi Efendi Camiye girince ne görsünler kendileri ile beraber tam 28 kişi daha gözaltına alınmışlardır. Bunların tamamı memleketin ileri gelenleri ve içlerinden Şeyh Ali Sebti Hazretlerinin ailesinden Küçük Efendi de ordadır. DEVAM EDECEK

 

Paylaş: