Yazıyor Anlatıyoruz da!

Saadet SARITUNÇ

Bir gün mescidde,  Hz Ebubekir otururken Peygamber Efendimizin (sav) sakalında beyazlık görür ve sorar. Efendimiz (sav): "Hud Suresi beni yaşlandırdı" der. Başka bir rivayete göre de "Hud Suresi  belimi büktü" demiştir. Yani "istikamet üzerine ol" emri Rasulullah`ı (sav) bile istikamette olmaya zorlamış, endişelendirmiştir.

 

    Ve yine Mekke döneminde,  Mekke'de yolların tıkandığı bir zamanda, Rasulullah (sav) Medineli müslümanları İslam'a daveti sonrasında müslüman olan medineliler" ya Rasulullah! bize imamlık yapacak ve Kur'an'ı öğretecek birini gönder" dediklerinde,  Rasulullah Musab Bin Umeyri,  belki de en çok yakışan olduğu için gönderir. Musab Bin Umeyr imamlık yapıp ve Kur'an'ı öğretme haricinde Medinelileri islama davete başlayınca rahatsız olanlar,  Musab Bin Umeyre engel olmak için Useyd bin Hudayr'ı tehdit etmesi için  üzerine gönderdiklerin de, Musab Bin umeyr'in yumuşak sözlerinden etkilenecek,  müslüman olacaktır. Aynı şekilde Usayd b. Hudayre müslüman olmasını dilediği,  Sad Bin Muaz'ı,  Musab Bin Umeyr`in yanına gönderiyor. Kendisi de aynı usluptan etkilenerek müslüman oluyor ve aynı gün akşama kadar başta annesi babası ve eşi olmak üzere tüm kavmi müslüman oluyor.

 

      Aynı şekilde Allahu Teala islam nurunu bizim de kalbimize nakşettiği zamanlar,  hepimiz birer Musab Bin Umeyir olduk  ya da olmaya aday idik. Her konuda olduğu gibi davet konusunda da sahabeleri  kendimize örnek edindik. Birebir aynını yaşadık, yaşattık.

 

    Bir zamanlar,  bir komşunun düğününe davet edildim. Davete icabet etmek istediğim düğünün eğlenceli olduğunu ve İslami olmayan müzikler eşliğinde olacağını duyunca eşim" Eğer müziği durdurabilirseniz gidin" demesi üzerine ilk aklımıza Musab bin Umeyr`in davet konusundaki üslubu  aklımıza geldi. Ve akşam düğüne gittik. Gerçekten de islami olmayan müzikler eşliğinde hiç de güzel olmayan manzara ile karşılaştık. Yanımdaki arkadaşlarım umutsuzca bana baktıklarında "ucunda ölüm yok ya " diyerek içeri girdik. Ve rencide edip,  kırıcı olmayacak şekilde "bacılar bir kaç dakikanızı alabilir miyim "dedim. "Bir kaç  dakikalık bir şey anlatacağım dinleyin. Ve sonra isterseniz devam edebilirsiniz" dedim. Çaldıkları müzik ve sergiledikleri hareketler müslüman bir  bireyin yapmaması gerekenlerdir. "Eğer müslüman olduğunuzu iddia ediyorsanız düğününüz dahil müslümanca olmalı" gibi küçük bir sohbet sonrası herkes memnuniyetini belirtip,  eğlenceden vazgeçmişti. Tabi bizlerde Musab Bin Umeyr karşısında müslüman olan sahabelere karşı hissettiğini yaşamıştık. 

 

      Ve yine yaklaşan Ramazan Ayı'na yakın bir zaman seydam dedi ki mahalleliye teravih kıldıracaksın. Cami cemaatine çok katılıp kılmama rağmen hiçbir zaman kıldırmadığım için başta zorlanmıştım. Ama verilen görevin kutsallığının farkında olduğum için İlk kıldırdığım teravih namazında tekbir getirdiğim zaman, sanki arkamda insanlar değil de, melekler saf tutmuş gibi feyiz ve huşu  hissetmiştim.

 

    Demek istediğim o ki; son zamanlarda çok fazla 'Hoca' kisvesi altında şahıslar, türedi, türemiş. İnsanlar kime inanacağını şaşırmış. Özellikle yeni hidayete erenlerin işi hayli zor olmuş. Çünkü yeni başını örten bir hanım kız bir gün dedi ki:"Abla ben yeni kapandım kendimi yetiştirmek istiyorum. Bir sohbete gitmek istedim,  bir hoca öbür sohbete gitmemi istemiyor. Ona gitsem,  bu hocaya gelmemi istemiyor. Ben ne yapacağımı şaşırdım" dedi. Aynen de öyle,  diploma alan hocayım diye ortalıkta dolanıyor. Kalbinde takva,  yüzünde nur olmadan kuru bilgilerini anlatmayla meşgul olanlar, karşılarındakilere etki  etmekten kendileri bile ne anlattıklarının farkında değiller.

 

      Demem o ki; hizmet adına yazıp anlattığımız da "sen yapıyor musun ki bize anlatıyorsun?" diyenlere,  başta belirttiğim gibi alemler kendi suyu yüzü hürmetine  yaratılmış olan bile "dosdoğru ol" ayeti kendisini iki büklüm yapmışken bizlerin dosdoğru olabilmesi nasıl düşünülebilir. Kaldı ki yine başta belirttiğim gibi Rasulullah,  Medinelilerin örnek, öncü istediklerinde, Musab Bin Umeyri seçtiği zaman,  Musab Bin Umeyr her anlattığını yaşıyordu demek ne kadar doğru? Tabii ki aşk vardı,  takva vardı , samimiyet fedakarlık vardı. Ama dört dörtlük olma ancak meleklere has değil midir? Rasulullaha bile "Ama geldi diye yüzünü  eşkitti.."(Abese Suresi:1-2) diye uyarı ayeti inmedi mi? 

 

    Velhasılı kelam: yazıyor,  anlatıyoruz da,  yazdığımızı anlattığımızı yapıyoruz yapmıyoruz tartışılır ama,  Allah şahidimizdir ki, Musab Bin Umeyr'e Resulullah Medine'de öğretmenlik görevi verdiği hissiyattan farklı değil hissiyatımız. Allah rızası için seviyoruz , Allah rızası için buğz ediyoruz,  Allah için veriyor,  Allah için gidiyoruz. Rabbimiz bizim şahidimiz.  İnsanlardan hiçbir beklentimiz yoktur. Ha söylediğimizi yapamıyor isek de,  bizi de hiç şüphe yok ki Resulullah'ın belini büktüğü gibi "dosdoğru ol" emri,  bizimde belimizi büküyor. 

Buna inanıyor ve söylüyoruz.

Vesselam

Selam ve dua ile.

Paylaş: