Sivil Toplum Hareketi: “Sapkınlığı meşrulaştıran uluslararası sözleşmeler iptal edilmeli”

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında yapılan suç duyurusuna tepki gösteren Bitlis Sivil Toplum Hareketi İl Başkanı Avukat Burak Taşdemir, aileyi ve toplumu ifsat eden İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi gerektiğini belirtti.

Sivil Toplum Hareketi: “Sapkınlığı meşrulaştıran uluslararası sözleşmeler iptal edilmeli”

Advert

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a destekler çığı gibi büyürken, sapkınlığı sahiplenen İHD ve Ankara Barosu’nun açıklamalarına tepki gösterildi.

Erbaş’ın cuma hutbesinde, “Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği; eşcinselliği lanetliyor.” Açıklamasından rahatsızlık duyan çevrelere tepki gösteren Bitlis Sivil Toplum Hareketi Başkanı Avukat Burak Taşdemir, milletin en önemli birleştirici gücü İslam’ın hedef alındığını söyledi.

Diyanet İşleri Başkanlığının kanunlarla tevdi edilen görevleri hatırlatan Taşdemir, “Ülke ve dünya gündemi neredeyse daha önce benzeri görülmemiş virüs belasıyla mücadeleye odaklanmışken, Diyanet İşleri Başkanlığına kanunla tevdi edilmiş; İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili şeyleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak. Aile, kadın, gençlik ve toplumun diğer kesimlerine yönelik dini konularda aydınlatma ve rehberlik yapmak. Cami ve mescitler ile diğer mekanlarda her türlü vasıtadan yararlanarak toplumu dini konularda bilgilendirmek, başkanlığın hizmet alanlarında irşat, rehberlik yapmak. Bu görevleri görmezden gelinerek veya hiçe sayılarak, yaşadığı ülkenin toplumunun dini değerleriyle asla örtüşmeyen ve kabul edilemez nefret diliyle yazılan bildirinin zamanlamasının manidar ve bir o kadar da tehlikeli olduğunu görüyoruz.” dedi.

“Fikrimiz o dur ki; İslam’ın sancaktarlığını yapan ülkemizin ‘pandemi’ karşısında dünyaya örnek tutumu ve aksiyonu, derdi Türkiye nezdinde İslam olanların ülke içerisindeki uzantılarını harekete geçirmiş olduğu yönündedir.” diyen Taşdemir, şunları söyledi: “Şüphesiz bu mihrakların asıl amacı ne azgın bir azınlığın yaşam hürriyeti ne de düşünce özgürlüğüdür. Zira bu meyanda ülkemiz, başka hiçbir ülkenin koşulsuz kabul etmediği ‘İstanbul Sözleşmesi’ni ve CEDAW Protokolünü’ hayata geçirerek aileyi ve toplumu ifsat eden bu azgın azınlığa sahip olmaması gereken hakları da tanımış bir ülkedir. Hal böyleyken milletimizin en önemli birleştirici gücü İslam’ın hedef alındığı aleni ortadadır. Diyanet İşleri Başkanımızın görevini yapmasından ötürü eleştirmeleri ve hedef göstermeleri TCK’nın 122, 125, 216 ve 131’inci maddeleri uyarınca, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ederek veya aşağılayarak toplumda nefret ve ayırımcılığa yol açarak kamu çalışanına görevinden dolayı alenen hakaret suçudur.”

Son olarak Taşdemir, “Bu rezilliğe ve hadsizliğe bahis ilgili baro ve dernekleri cesaretlendiren, açıklamalarına meşru zemin teşkil eden uluslararası sözleşme ve protokollerin derhal iptalini, toplumun temel dinamiğini oluşturan aile yapımıza uygun; ülkenin milli ve temel değerleriyle örtüşen kanunları bir an önce hayata geçirerek neslin koruma altına alınmasını ve yasalarla sabit işlenen suç karşısında bağımsız Türk yargısının harekete geçmesini beklemekle birlikte, konunun yakından takipçisi olacağımızı bildiriyor, yapılan bu saldırı karşısında sessiz kalmayan aziz milletimize şükranlarımızı sunuyoruz.” diye konuştu. (İLKHA)

Advert

Paylaş:
Advert