Biliyorsunuz, aldığımız haksız cezadan dolayı bir
müddettir Avrupa’dayım. Her ne kadar zulme uğramış olsak da ve bu zulüm ile
yaşadıklarımız zor ve acı olsa da kadere ve meşiet-i ilahiye inanmış
insanlarız. İnsanların zulmünün içinde elbette kaderin bir payı ve bunların
ötesinde “Alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz” fermanının
sahibi Yüce Allah’ın meşieti vardır.
Yine öyle inanmış ve teslim olmuş kullarız ki;
Rabbimiz bizim için ancak hayır diler ve hayır murad eder. Madem ki, haberdar
olduğu (ve izalesine gücü yettiği) bu zulme engel olmamış; vardır murad ettiği
hayırlar diyoruz ve bu hayırlara ulaşmayı umuyoruz.
Bu bağlamda Avrupa’da iken Batı’yı biraz daha
yakından ve uzun süreli gözlemleme imkanım oldu. Daha önce de Avrupa ülkelerine
gelip gitmiştim. Ancak bunlar kısa süreli geliş gidişlerdi. Bu defa kader bizi
fazla tuttu. Bir hikmeti de Batı’yı yakından tanımak ve tanıtmak için olsa
gerek. Burada olduğum ve biraz daha zamanım olduğu için düşünüyorum,
gözlemliyorum, soruyorum, sorguluyorum, cevaplar bulmaya ve cevaplar vermeye
çalışıyorum.
Kafama şimşek gibi sorular çakılıyor?
Mesela: Alemlerin Rabbi olan Allah, müminlerin dostu
ve yardımcısı olduğu halde neden müminler perişan ve zayıf; kafirler rahatta,
bollukta ve güçlü?
Tabi bu soru başlı başına uzunca irdelenmesi gereken
bir konu. Bu sorunun cevabını yazacağım şeyler içinde bulabileceğiniz gibi bu
konuyu müstakil bir yazı olarak da inşallah ele almaya çalışacağım.
Müslümanlar Batı’yı hep İslam Alemi ile ilişkileri
üzerinden ele aldı. İslam Aleminde sebep oldukları, İslam’a düşmanlıkları ve
Batı’daki olumsuzluklar üzerinden Batı’yı değerlendirdi. Batı’ya hayranlık
besleyenler ve Batı’nın ileri seviyesini takdir edenler de teknik ilerleme ve
maddi gelişmeler üzerinden Batı’yı değerlendirdi. Bunun arka planını, Batı’nın
eğitim sistemini, devlet yapılanmasını ve işleyişini, devlet-toplum
ilişkilerini, fert ve toplum ahlakını ve yaşamını yeterince irdelemedi.
Ben bilinen dışında gördüğüm kadarı ile Batı’yı
yazmaya çalışacağım. Yazacaklarımda Batı’nın dışındaki dünyada Batı hakkında
eksik bilinenlere değinmeye çalışacağım. Aslında zaman zaman İslam Aleminin
alim ve mütefekkirleri bu yönleri ile de Batı’yı çok veciz ifade etmişler.
Mesela Ali Şeriati bu konuda, “Batı’ya gittim
İslam’ı gördüm ama Müslüman yoktu! Doğuya döndüm Müslümanları gördüm ama İslam
yoktu!” demiş.
Merhum Mehmet Akif de Birinci Dünya Savaşı’nın
başlarında gelip üç ay kaldığı Almanya’dan yurda döndüğünde kendisine
“Avrupa’yı nasıl buldunuz?” diye sorulunca, üzerinden yüzyıl geçmiş olmasına
rağmen hala tazeliğini koruyan şu cevabı verir: “Dinleri var işlerimiz gibi,
işleri var dinimiz gibi.”
Batı hakkında yazacaklarım belki bu veciz ifadeleri
örneklendirmek ve detaylandırmak olacak sadece. Buna da çokça ihtiyaç var diye
düşünüyorum.