Aile çöküyor... Boşanmalar ürpertici boyutlara ulaştı!
Boşanma olgusunun en ürpertici yanı, yaklaşık
son on yıldan bu yana özellikle İslâmî / muhafazakâr ailelerde boşanma
oranlarında büyük patlama yaşanıyor olması!
Dünyada ailenin en güçlü olduğu bir toplumda
böyle bir yıkımın yaşanıyor olması, alarm zillerinin çalıyor olması için kâfî
değil mi?
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi olarak
bilinen, ailenin adım adım altını oyma projesi olan lanet olası anlaşmadan
derhal çıkmalıdır!
Toplumsal cinsiyet eşitliği gibi ilk
başta cazip gelen ama sapkın ilişki biçimlerinin meşru görülmesine
kadar yığınla çarpık ilişki biçimini meşrûlaştıran sinsi projelere derhal
son verilmelidir!
Bu ülkenin çocukları, her tür şiddete,
tecavüze, cinayete karşı duyarlı olmayı, cinsiyet fikrini yok eden insanlık
düşmanı bu tür iğrenç projelerden öğrenecek değiller herhalde, değil mi?
SEKÜLERLEŞME
SÜRECİ: AİLENİN ALTINI OYAN DİNAMİT!
Meseleye, en kökünden, teorik temellerinden,
sekülerleşme süreci’nden bakmakta yarar var...
Sekülerleşme eğilimi hızlandıkça,
İslâmî duyarlılıklar, değerler, anlam haritaları, anlamlandırma pratikleri
aşınıyor, insanî ilişkiler anlam kaybına uğruyor ve zamanla buharlaşıyor...
Sekülerleşmenin
bir ruhu yok çünkü.
Ruhsuz bir dünya kuruyor sekülerleşme;
dünyanın, insanî ilişkilerin büyüsünü bozuyor, ruhunu yok ediyor; aile
fertleri arasındaki ilişkileri de, toplumsal ilişkileri de önce
mekanikleştiriyor, sonra da bitiriyor...
Toplumda
şiddetin arttığı çok açık!
Dahası, inanılmaz cinayetler işleniyor bu
ülkede; insanın kanını donduran cinayetler bunlar!
Karıncayı bile incitmeyecek kadar ince ruhlu
bir toplumun, sekülerleşmenin kontrolden çıkmasıyla birlikte, iğrenç cinayet,
şiddet ve tecavüz biçimlerinin görülebildiği bir topluma dönüşmesi, gelecek
adına ürkütüyor, derin düşüncelere garkediyor insanı.
Sekülerleşme, kendine özgü kentsel
ekolojisini de beraberinde getiriyor: Türkiye gibi, medeniyet değiştirme
aymazlığı gösteren, o yüzden de çift kimlikli şizofren bir kişilik
sergileyen, yönünü ve yörüngesini yitirmiş toplumlarda, Batı’dan gelen bütün
seküler eğilimler, davranış biçimleri ve alışkanlıklar, öncelikle ailenin
kimliğinde ve yapısında büyük gedikler açıyor, aileyi çözüyor, insan
ilişkilerini ruhsuz, mekanik ilişkilere dönüştürüyor...
BATI’DAKİ
MARJİNAL AKIMLAR, TÜRKİYE’DE NEDEN EN POPÜLER AKIMLARA DÖNÜŞEBİLİYOR?
Asıl tedirgin edici, ürpertici yıkım,
sekülerleşme süreci, tam da bundan sonraki süreçte, yani toplumun düşünme,
duyma, zevk, beğeni ve yaşama biçimlerine yön ve şekil vermeye başladığında
gözleniyor: Batı’da ortaya çıkan, sözgelişi, en marjinal bir müzik akımı,
en marjinal kültürel eğilimler bir anda en popüler, en yaygın eğilimlere
dönüşebiliyor kolaylıkla!
Kültürel şizofreni yaşayan, kültürel
değerleri hızla çözülen, yönünü ve yörüngesini yitiren toplumların dışardan
gelen marjinal eğilimlere karşı hem direnç noktaları zayıf olduğu
için, hem de daha çok da büyük bir anlam boşluğu yaşandığı için bu
marjinal akımlar, trendler bir anda en yaygın, en popüler akımlara, eğilimlere
dönüşebiliyor.
Ortaya
çıkan manzara geleceğimiz adına ürpertici: Aile çatırdıyor...
Genç kuşakların bu ülkeyle, toplumla ve
kültürel değerlerimizle aidiyet bağları yok oluyor...
Eğitim sistemimizi bizim medeniyet
dinamiklerimiz ekseninde yeniden yapılandıramazsak, bu sömürgeci, pozitivist,
ruhsuz ve ezberci eğitim sisteminin yetiştirdiği kuşakların bizim
medeniyetimizin ruh kökleriyle ilişkilerinin kopmasını, dolayısıyla bu toplumla
ve ülkeyle aidiyet ilişkilerinin yerle bir olmasını önleyemeyiz.
TELEVİZYONLARDAKİ
CİNAYETİ RTÜK SEYREDEMEZ!
Televizyon dizileri, iğrenç cinayet
biçimlerinden geçilmiyor... Şiddet kanıksandı, kimseyi rahatsız etmiyor artık.
Televizyon dizileri, aileyi kurşuna diziyor!
İlgili kurumlar, RTÜK vesaire seyrediyor!
Dünyanın hiçbir yerinde aileyi çökertecek
hiçbir şeye izin verilmez televizyonlarda.
Aslâ.
Mesela bütün Batı ülkelerinde,
özellikle ABD’de intihar olayları,ürpertici boyutlara ulaşmış durumda ama
hiçbir televizyonun, medya organının intihar olaylarını haber yapmasına ya da
dizilerde işlemesine izin verilmez.
Oysa bizde sadece dizilerde değil,
artık haberlerde bile cinayet haberleri, haber bültenlerinin neredeyse hem
en başlarında yer alıyor hem de en fazla yer verilen haber türleri arasında!
Olacak iş değil! Cinayet, şiddet, tecavüz
haberlerinin yasaklanması şart medyalarda! Tam bir cinayet bu!
Cinayet, şiddet ve tecavüz olaylarıyla ilgili
en sert, en köklü yasal önlemlerin alınması için çaba göstermeli hükümet.
Bu cinayet, şiddet ve tecavüz olaylarının,
ailenin yaşadığı çöküşü gösteren ürpertici göstergeler olduğunu söylemek bile
gerekmiyor, elbette ki.
Ailenin çöküşünde, kentsel dönüşüm denen
rantçılığın tavan yapmasına yol açan çarpık yerel yönetimler anlayışının
ve şehirlerimizi betonlaşmış canavarlara dönüştüren dikey mimari
nobranlığının da çok belirleyici roller oynadığını sadece hatırlatmakla
yetineyim burada. Çöken şehirlerimizle çatırdayan aile yapımız arasında
birebir ilişkiler var çünkü. Bu önemli konuyu ayrıca yazacağımı hatırlatarak
noktayı koyayım bu yazıya.