Tarihi Palu Köprüsü

Kenan Ocak

Kaynaklara göre tarihi Palu Köprüsü, Roma döneminde yapılmış, Bizans ve Artuklu dönemlerinde de onarılmıştır. Zamanında güney ve kuzey bağlantısını sağlamıştır. Tek ulaşım ve geçiş yeri olması onu daha da önemli kılmıştır.

Çok eski bir tarihe sahip olan ve 4. Murat’ın Bağdat seferine giderken askerleriyle birlikte üzerinden geçtiği bu köprü, günümüzde restore edilip turizme önemli bir katkı sağladığı söylenebilir.

Sizleri bu güzel ve tarihi mekânda gezdirmek ve düşündürmek isteriz. Arabanızı uygun bir yerde park edip, restore edilmiş Tarihi Palu köprüsüne doğru yürümelisin. Güzel Palu’muzun temiz havasını soluya soluya ve Murat nehrinin o coşkun, nağmeli akışına kendini kaptırırken, köprünün ortasında durmalısın. Asırlar boyu, dur durak bilmeden, hiç bitip tükenmeyen Murat’ın akıntısına düşüncelerini salarken, sen aslında geçmişi geleceğe bağlayan tarihin tamda üstündesin.

Bu güzel gününü bölmek, keyfini kaçırmak istemem ama bilir misin? Senin o üzerinde durduğun köprünün altından ne sular akmış, üzerinden ne beyler, ne ağalar, hükümdarlar geçmiş. Aslında o köprü, onların yolarını ahirete bağlamış. Öyle değil mi? Bütün yollar bütün geçitler bir kabristana çıkar. Köprünün dili olsa da konuşsa, sırtında nice zamanın kudretlilerini taşımış. Hepsinin yolu bir ölümle kesişmiş. Sahi köprü derken, ölümde bir köprü değil mi? Dünya ve ahiret arasında.

Sen orta yerinde dururken, tarihi Palu köprüsünün, ölümün tamda üstünde durduğunun farkında mısın?

            Köprü derken, köprülerin köprüsü olan “Sırat Köprüsünü” düşünüyor musun? Kıldan ince, kılıçtan keskin olduğu, altında da içine atılan her şeyi yakan Cehennemin olduğu söyleniyor biliyor musun? Üzerinde durduğun köprüyü yürüyerek geçebilirsin, peki sıratı geçecek dermanın, düşmemek için mecalin, seni şimşek hızıyla geçirecek amelin, seni yoktan var edene yönelişin var mı? Dedim ya, moralini bozmak, gününü zehir etmek istemem. Ama ne olur biraz tefekkür!

           Tefekkür derken, biraz da altından akan, Murat nehrinin akışında kaybolmalısın. Derinlere dalmalısın. Bil ki; dalmak başka kavramdır, batmak ise çok başka bir kavramdır. Dalgıçlar dalarken yeni şeyler keşfeder. Yüzmeyi bilenler derinlere dalar. Oysaki yüzmeyi bilmeyenler batar ve boğulur.

Sen dalarken; zihnini, yüreğini ve bakışını yıkamalısın. Yüce yaratıcının gökten indirdiği o su temizdir, temizleyicidir. O hayat, rahmet ve berekettir. Hatırla ki sende bir damla sudan yaratılmışsın ve o su olmazsa sudan çıkmış balık gibisin.

Asırlardır akar Murat nehri, can vermek için, hayat vermek için. Rabbinin emriyle akar, yorulmaz, dinlenmez, dur durak bilmez. Gör ki; sana akan Rabbinin bir bardak su ikramıdır Murat nehri. Gör ki; damarlarında akanla ne fark var Murat arasında. Ve anla ki; sana akan Murat’ı gördükçe sende ak Rabbine. Çağlayanlar gibi, aşk ehli gibi, hatta yüzü olmayan günahkâr, aciz ama bir fakir gibi. Ak ki Rabbine, Rabbinin sel oluşunu göresin kalbinde. Sahi, nereden akıyor bu Murat nehri. Bu kadar yüzyıllar, bu suyun olduğu depo neresi? Bilmem kaç milyon metreküptür ki, azalmaz eksilmez bitmez.

 

Ya kardeş!!! İşte Rabbinin Rahmeti, engin okyanuslar gibi. Sen de o Rahmet deryasında bir damlasın. UMUTSUZLUĞA KAPILMA ÜZÜLME!!!

Paylaş: