Suriye Gerçekleri Üzerine-1

Sait Şahin

19/12/2016 Pazartesi

Sait Şahin / Doğruhaber

Yıl 2011, FETÖ mensuplarının kumpasından dolayı Edirne Cezaevi'ndeyiz.

Biz cezaevinde iken, Mart 2011'de Suriye halkı, yıllardır zulmü altında yaşadıkları Esed'e karşı sokaklara döküldü. Barışçıl sivil gösteriler yapan mazlum halka karşı Esed rejimi çok zalimce saldırarak cevap verdi.

Halka uçaksavar mermileri sıktı, gösteri yapan çocukların tırnaklarını çekti...

Bu arada dönemin İran cumhurbaşkanı Ahmedi Necat bir konuşma yaptı ve sokağa çıkan Suriye halkını Amerikancı olmakla suçladı. Ben bu konuşma üzerine cezaevindeki arkadaşlara, Ahmedi Necat/İran büyük bir hata yapıyor. Bu dil ile yıllardır Esed'in zulmü altında olan halkı Amerika'nın, israilin kucağına itiyorlar, bu dil, sorunu daha da büyütür, çözüm olmaz dedim.

İleriki günlerde İran bu hatasına devam etti. Altı ay süren barışçıl gösterilerden sonra Suriye üzerine hesabı olan bütün ülkeler ve gruplar birer birer savaş için oraya koştu. Tabi bunların içinde mazlumdan yana savaşmak için cihad amacı ile oraya giden Müslüman gençler de vardı.

Savaş başlayınca zamanla İran ve Hizbullah da bilfiil askeri güçleri ile orada Esed'in yanında savaşmaya başladı. Söylem düzeyindeki hatalarını daha ileri taşıyarak eyleme dönüştürdüler. İran'ın yeni değildi bu tavrı. Hama'da da aynı hatayı yaptı.

2014'te parti olarak Suriye'ye dair bir rapor yayınladık ve orada da açık bir şekilde İran ve Hizbullah'ın Suriye‘de hata yaptıklarını söyledik ve işin başından itibaren yazılarımızda, çıktığımız kanallarda bunları dile getirdik. Takip edenler bilir.

İran'a dair sadece bunları söylemedik. İran'a yaslanıp “Şiicilik” yapanların fitne unsuru olduğunu “Şiicilik”in, “Tekfircilik”in paralel versiyonu olduğunu defalarca yazdım. İran'ın devrim sonrası kendisine yönelen Sünni dünyadaki teveccühü, Şiiciliği yayma politikaları sebebiyle heba ettiğini de söyledim ve yazdım. Bütün bunları ve daha fazlasını görüştüğümüz İranlı yetkililere de söyleyenlerden biri de bizzat benim, bu camia içinde.

Bunların ötesinde; PKK bize saldırıp bir bir kardeşlerimizi öldürürken, Türkiye ile karşılıklı politikalarından dolayı bu dönemlerde İran'ın PKK'yla ilişkilerinin de olduğunu bilen ve yansımalarını gören bir camiayız.       

Peki bütün bunlara rağmen neden “İrancılıkla” suçlanıyoruz?

1- Geçmiş derin devlet, Kemalist rejim bu camiayı karalamak için MİT üzerinden ve MİT ile ilişkili İslami kesimler üzerinden kara bir propaganda yaptılar. (Bu Kemalistlerin şimdilerde bizi suçladıkları İran ile kol kola oluşlarını da gören ve İran'ın siyasi hesaplardan dolayı bunlara itibar etmesine, İran'a yakın sitelerin en önde gelen Kemalist ve ulusalcıların yazılarına yer vermesine de kahroluyorum.)

2- Son yıllardaki bu propaganda ve ithamın asıl sebebi ise, Suriye meselesi, daha doğrusu Suriye savaşı.

Biz başından beri Suriye'de mazlumdan yana olduğumuzu ama Suriye'de bir savaştan yana olmadığımızı söyledik. Suriye'de savaşın yanlış olduğunu söyledik.

Dolayısıyla Suriye'de savaştan yana değiliz derken; yani orada savaşan İran'dan, Hizbullah'tan ve diğer savaşan, savaşı destekleyen ülke ve gruplardan yana değiliz, demiş oluyorduk.

Suriye'de savaş doğru değil derken; Suriye'de savaşan İran, Hizbullah, diğer ülke ve gruplar yanlış yaptı demiş oluyorduk.

Peki bütün bunlara rağmen HÜDA PAR'a yönelik son günlerde artan bu kara propaganda ve saldırıların sebebi ne?

Paylaş: