Uyan Bacım

Saadet SARITUNÇ

                      "90" lı yıllar da liselerde biz başörtülüler,  bana göre kutsal olan "Başörtüsü" çilesini çektik Elhamdulillah. İlahî dava uğruna,Rabbin emri uğruna. Yazılarımda "90" lı yıllarla çoğu kez başladığımın farkındayım. Çünkü "90" lı yıllar, başörtüsü adına, iman ekme adına, hizmet  adına, çile adına,zindan adına,   muhacerât adına bir "Milâd" olmuş. O yıllarda başörtü örtenlere şu soru sorulurdu; "Başını;dinin emrettiği için mi? Ailem istediği için mi?  Sana yakıştığı için mi?  Yada, Ne için örtüyorsun? " Tabi dini bilgi konusunda tam donanımlı olmasakta bir çırpıda; "Dinin emrettiği için." cevabı olurdu. Ama o zihniyet bizi rahat bırakmaz,  belki de azmimizi kırma adına eline geleni yapıyorlardı. Halbuki onların bu yaptıkları moralimizi bozma yerine bizi daha çok gaza getirip bilinçlenme ve kendimizi eğitmeye yönlendiriyordu. Dolayısıyla hangi soruya hangi cevabı verebilirim diye bizi araştırmaya yönlendiriyordu. İmkânlarımız nispetinde kitap bulup okuyor ve soru sorabileceğimiz bir tek kişi din öğretmenimizin.

                Üniversite de ise durum biraz farklıydı. Daha çok kalabalık, rengârenk başörtülüler, pardesülüler, tunikliler vardı. KYK yurdunda mescitte namaz vakitlerinde bir araya geldiğimizde söylemler farklı olsa da İslâmî’ydi. Ara ara fikir farklılığı yaşamakta fikirlerden İslâmî’ydi. Allah her birinin İslâmî çalışmalarını kabul etsin her fikirdeki kişilerde islâmî bir hava vardı. F.Ü. öğrencilerinin çoğu doğulu olduğu için batıdan gelenler hemen fark ediliyordu. Batıdan gelen iki sınıf arkadaşımız bir cemaat evine yerleştiklerini söylemişlerdi. İkisi de başı açık ve pantolonluydular. Bir gün okula bedenlerine oturmuş dar pardösü ve rastgele başlarını örtmüş bir eşarpla geldiler. "Hayırlı olsun. Tesettüre mi giriniz?" dediğimizde, "Evet" deyip yüzümüze boş boş bakarak. Hâlbuki açıkken doğru yolu anlayıp  başını örten arkadaşlar değil gülümseme sürekli ağlar görürdük. Huzurdan, mutluluktan. Kendi aramızda program düzenler, "Manevi gülleri başına yakın. Ne kadar sevindim Bacım!" ilgisini olurduk. Bu iki kız farklıydı. Yüzlerinde nur yok ve iç dünyaları resmen bağırıyordu. "Mutlu değilim."diye.  Ama bir türlü çözemiyorduk. Halbuki o dönemlerde üniversitelerin çoğunda başörtüsü yasak olduğu için yasağı delip sınıflara girenler için baskınlar düzenlenip apar topar elleri kelepçeli toplatılıyorlardı. İçeri alınan arkadaşları için eylem yapan başörtülüler ise toplanarak kötü muamele görüyorlardı.

                       Bir yanda İslam için bedel verenler öbür yanda başörtülü ama mutlu olmayanlar vardı. Ortada bir gariplik vardı ama ne?Bu durum taa 15 Temmuz kalkışmasına kadar sürdü. Ve işler gün yüzüne çıktı ELHAMDULİLLAH. Ve toplanan darbecilerle  beraber o çok kıymetli ablaların gözaltında verdikleri ifadelerle, deyim yerindeyse "Jeton düştü."  Bu durumu tam olarak bu deyim açıklıyor gerçekten. Jeton düştü. Malûm ablalar başlarını Allah için değil Çok Muhterem zat için örtüyorlarmış. Hatta bazılarına örtün dese örtüyorlarmış, açın dese açıyorlarmış. Çünkü o çok Muhterem zât bir defa başörtüye",Teferruat" demiş. Çok eleştiri alınca "Furuattır" diye düzeltmiş.Yani olsa da olur olmasa da. Bazı kızları "İkna odaları" nda açmaya çalışırken bazılarını hizmete gönderirken çantalarına başörtüsü sıkıştırarak zorla örtmelerini sağlamak. Lafın kısası her alanda yaptıkları Kumpas' ın en büyüğünü başörtüsüne yapmışlar.

                        Zamanında Kur'an dersi verdiğim öğrencilerime  anlattığım siyer dersime eğlence olsun diye soru hazırlamıştım. "Neden Mekke devrinde Münafık hiç görülmedi? Medine döneminde münafıklık başladı?" Öğrenciler harıl harıl cevap bulmaya çalıştılar ve şu cevapta hem fikir oldular. "Mekke devrinde Müslüman olarak bilinen kişiler şiddetli işkencelerden geçiyorlardı. İmanı olmayanlar niye "iman ettik" desinler çünkü işkenceyi niye göze alsınlar? Halbuki Medine de İslam Devleti kurulmuş, rahat yaşasınlar diye iman etmeyenlerde "iman ettik" deyip küfürlerini gizliyorlardı. Dolayısıyla Müslümanlar belki de kafirlerden çekmediklerini münafıklardan çekmiştir.  İşte zamanımızın münâfığı ve icraatları tek tek ortaya çıktı.

                    Madem durum bu bacılar artık tavrımızı ortaya koyalım. Bir ölçümüz olsun. Oyun bitti. Başörtüdeki gevşemeler İslam adına örtmeyenlerin, zorla örttükleri için en azından kendilerine yakışan imajı oluşturmuşlar demek. Samimi olanlar da kendini kaptırıp herkes kendine bir tarz oluşturmuş gidiyor. Çok önceleri gerçekten estetiğe değil en ideal nasıl örtünülüre bakılıyordu. Bir ara şalları çıkardılar. Sonra dantellisi ,şimdi simlisi, bakalım yarın hangisini çıkaracaklar. Maalesef ümmetin ekser kızları da bu işe maşa olmuş yeni çıkan ne varsa mankenliğini yaparcasına isteyerek giyinmekteler.

                 Ümmetin başına musallat olmuş zatı muhtereme uyan ve bilmeden örtüsünü onun ılımlı İslam projesine göre giyinen, giyinik çıplak olduğunu bilmeyen bacılarım; hemen tevbe edin,niyetinizi" Allah rızası" için dosdoğru kılın  ve örtünüzü düzeltin. Samimi masum genç kızların kafalarını karıştırmayın.

                  Dolayısıyla, Uyanın bacılar! Madem örtüyorsun boşa gitmesin. En azından niyetinizi yenileyin, görüntünüz de " İMAJI" değil "İMANI" hissettirin.

          Duaya muhtaç.             

                                                    Saadet SARITUNÇ

Paylaş: