BİR SEVDADIR PALU

Saadet SARITUNÇ

Palu denilince ilk akla gelen şüphe götürmez gerçek,buram buram tarih kokmasıdır. Bu konuda çok yazarlar yazdı çizdi. Dolayısıyla Palu'nun tarihi değilde, dilerseniz Palu'yu başka pencereden seyredelim.

       20 yılı aşkın sürede neler değişti? Önce nasıldı? Şimdi nasıl, diye sorulara cevap verecek olursak. Palu'ya ilk girildiğinde göze çarpan tabelada tarih kokan bir belde olmasına rağmen nüfusu için aslında az bir rakam görürdünüz. Tepede askeriye haricinde düz arazi(tokiler yapılmadan önce) merkeze girerken jandarmanın yüksek duvarları size hoşgeldin der gibi duruyorlardı. Merkeze doğru yol aldığınızda çarşıdan önce Sağlık Ocağı ve ilerisinde Palu Belediye binası,Emniyet Müdürlüğü ve tam yukarıda Devlet Hastanesi vardı. Hepside büyük şehirlerdeki bir apartman kadar, hastane ise iki apartmanın birleşmesiyle meydana gelmiş boyuttaydı. Şehirlerinkine göre küçük ve şirin bir hava veriyordu. Çarşısına gelecek olursak o zamanlar, çarşının içini kadınlar ancak araçla geçtiği kadarına şahit olabiliyordu. Bir kadın ihtiyaç halinde çarşıya gidip bir ihtiyacını alması diye bir durum imkansızdı. Çarşıya giderken erkeklere liste verilir, öyle ihtiyaçlar görülürdü. Ayakkabı, kıyafetler ise her modelden birer tane poşetle eve gönderilir. Beğenilen alınıp eve getirilirdi. Alışveriş konusunda; bir kaç ev hanımı,evlerinin odasında, kadın ihtiyacı olacak tuhafiye , çamaşır gibi malzeme getirmiş bu vesileyle kadınlar ihtiyaçlarını buralardan alarak,alışverişle tanıştı. Akabinde mahalle aralarında 2000'lerde açılan ilk pazarla kadın pazar alışverişini üstlendi.

       Okul olarak Palu'da memur kesim haricinde ilkokul 5.sınıf sonrası kızların okul muhabbeti bile olmazdı. Ergenliğe girer girmez kız çocukları çarşaf giyer,namahreme çıkmazlardı. Öyleki şahit olduğum 13 yaşındaki komşumun kızı çarşafa girdiğinde bir kış günü buz olan yolda, sağına soluna bakıp kimsenin olmadığını farkettiğinde, çarşafının eteklerinden tuttuğu gibi kayması daha çocuk olduğunu gün yüzüne çıkarmıştı.

       Evler ise bir kaç bina haricinde genelde önünde ve arkasında küçük bahçesi olan,banyo tuvaleti avluda, toprak evlerdi. O derece toprak evler benimsenmiştiki "şehirde ne öyle buz gibi binalarda nasıl yaşıyorlar" diyen olmuştu. Bu durum, Toki evleriyle Palu'da apartman hayatına geçişle değişti. Artık öyle bir aşinalık oluştu ki Tokiler de küçük gelmeye başladı. Şahsi lüks apartmanlar yapılıp dalmaya başlandı.

       Kızları okula göndermeyen Palulularda açıköğretim sistemiyle bir yumuşama oldu. Sonuçta kız evde çalışacak mantığıyla orta öğretim lise ve devamında üniversiteye yerleşenler oldu. Bu defa okulla eğitimle tanışan kızlara açıköğretim yetersiz geldi,orataöğretimi açıköğretimden okuyan kızlar üniversiteyi örgün okumaya başladı. Bu durumda örgün okula giden kızlarda kıyafetlerde doğal olarak pardesüler eşarplar aldı. Çarşıya gitmeyen kızlar, şehirlerde alışveriş merkezlerinde ihtiyaçlarını görür oldu.

        Bu degişimler haricinde  Palu'da hiç degişmeyen gerçek şu ki Palu'yu Palu yapan çok kıymetli şahsiyetlerdir.Şeyh Said Efendi, Şeyh Ali Sebtioğlu ve ailesi daha ismini sayamadığım çok kıymetli zatlar.Ve tabikide son dönemlerde çok yakından tanıdığımız Hüda Par Genel Başkan Yardımcısı Palu'da doğmuş, Palu'da yetişmiş, çok kıymetli Sait Şahin, bir de Hüda Par İstişare Kurulu Üyesi Hasan Şahin'le Palulular olarak gurur duyuyoruz.

        Demek istediğim o ki, biz yabancılar Palu'ya yeni gittiğimizde başta belki biraz yadırgadık,zorlandık.Çünkü imkanları  çok kısıtlıydı.Özellikle kadın olarak sosyal aktiviteler çok sınırlıydı.O dönemler Palu'nun dışında yaşayan Palulular Palu hasretini "Palu küçük Paris'tir." diye dile getirip, "Bir sevdadır Palu!" dediklerinde açıkçası çok abartıyorlar diye içimizden geçmiyor değildi.Ama zamanla yaşadıkça orada yaşamış muhterem zatların ayak bastığı topraktan mıdır nedir?Ayrıca o topraklarda özelde de bizatihi  gömülmelerine şahit olduğumuz başta  Seydam Molla Sıraç Şahin, ikinci olarak da Palu'nun yetiştirdiği bir değer,bir idol,gençlerin ağabeyi,hayat modeli olan çok kıymetli rahmetli eşim Zülfü Sarıtunç'u da o topraklara verdiğimizden bu yana EVET bende artık diyorum ki:

                                                "BİR SEVDADIR PALU"

Paylaş: