ADALET

YENİ SİTE YAZARIMIZ MERKEZ HACI ALİ UĞUR CAMİ İMAMI BURHANETTİN AYDEMİR`İN ADALETİ ANLATAN YAZISI

ADALET

Advert

Adalet, düzenli ve dengeli davranma, her şeyin ve herkesin hakkını verme, haksızlıklardan uzaklaşarak orta yolu tutma, bir şeyi yerli yerine (hakkı olan yere) koyma, insaf ve eşitlik, tarafsız hüküm, hak gözetme, hakkı yerine getirme anlamlarındadır.

İslâm bu anlamda her ferdin ve her toplumun karşılıklı olarak işlerinde değişmez bir ölçü şeklinde yerini almış, istek ve heveslere yer vermemiş, sevgi ve nefretlere uymamış, akrabalık ve yakınlık gözetilmemiş, zengin-fakir, kuvvetli ve zayıf ayırımı yapılmamıştır.

“Allah insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder" (en-Nisâ, 4/58) 

Zira Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de 

“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa Süresi:135)

Eğer bir toplumda Adalet varsa; 

‘Rahmet, 

Kuvvet, 

Hakkaniyet, 

Ehliyet ve Liyakat’ vardır.

Şu kıssayı muhakkak ki okuyanlarımız bilirler.

 

Hz. Peygamber s.a.v. Efendimizin yaşadığı şehirde, Medine’de? 

Hicretten birkaç yıl sonra?

Bir hırsızlık olmuş?

Bir zırh çalınmış, ama kimin çaldığı bilinmiyor. 

Şüpheler iki kişinin üzerinde yoğunlaşıyor. 

Olay mahallinde yapılan incelemeler, halk arasında Beni Zafer b. Haris'ten Tu'me b. Übeyrik veya sadece Tu’me diye tanınan Beşir b. Ubeyrik’i gösteriyor. 

Beşir b. Ubeyrik, Medineli müslümanları oluşturan ailelerden Zaferoğullarına mensup ve müslüman olduğunu söyleyen bir kişi?

Zırhı kim çaldı?

Zırhı çalınanlar, 

Rasulullah s.a.v. Efendimize müracaat ediyorlar. 

Olay dilden dile yayılıyor. 

Beşir b. Ubeyrik yapılan konuşmalardan rahatsız oluyor ve kendisini savunmaları için akrabalarının ileri gelenlerine gidiyor. 

Zırhı bir yahudinin çaldığını ve halen evinde tuttuğunu söyleyerek Efendimize gitmelerini ve kendisini savunmalarını istiyor.

Beşir’in Ensar’dan Zafer Oğulları olan akrabaları, Hz. Peygamber (sav)'e gitmişler. Tu'me'nin temiz olduğuna ve Yahudi'nin hırsızlığına şahitlik etmişler ve Tu'me'yi müdafaa edip Müslümanlık adına Yahudilerle mücadele etmesini rica etmişler, Resulullah da görünüşte Müslüman olan Tu'me'ninyeminine ve bunların şahitliklerine dayanarak öyle yapmak istemiş. 

Bunun üzerine Allah tarafından bu âyetler inmiş ve hain ile temizi doğrudan doğruya bildirerek Resulullah'ı irşad ve hata etmekten korumuştur. 

İşte Allah Rasulünün bir Yahudi ile ilgili durumuna doğrudan Allah (cc) müdahale ediyor; 

Nisa suresi, 105 – 109. ayetler:


105. Biz sana Kitab (Kur'ân)ı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma!

106. Allah'tan bağışlanmanı dile. 

Şüphesiz, Allah bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.

107. Kendilerine hainlik edenleri savunma. Muhakkak Allah hain günahkârları sevmez.

108. Bunlar, insanlardan (hainliklerini) gizlerler de, Allah'tan gizlemezler. Oysa O, geceleyin istemediği şeyi kurarlarken onların yanı başlarındadır. Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır. 

109. Haydi siz dünya hayatında onları savunuverdiniz (diyelim). Peki, kıyamet gününde Allah'ın huzurunda onları kim savunacaktır? 

Yahut onlara kim vekil olacaktır? 

Efendimiz nihayet bir beşerdi ve önündeki delillerle, ayette de vurgulandığı üzere, Medineli hırsızın haklılığı hükmüne meyletmişti ki; Alemlerin Rabbi Allah Tealâ o

Yahudi'nin hakkını Allah koruyor !

Bizim düşünce ve adalet dünyamızda bu karelere yer var mı, yok mu ??

Can düşmanımız olsa bile, hak haktır, diyebilmemiz lazım.. 

İşte erdem, iman budur. 

Bunu yakalamamız lazım.

Ancak konu bir tek insanın haklılığını korumak değildi.

Ayetin inişindeki en önemli yön, bu yeni ümmete adalet ve hukukun esas prensiplerini öğretmekti.

Bir kişi, diğerinin hakkını yemişse, onun hangi kesim, ırk, aileden olduğunu hiç bir önemi yoktur. 

Adalet, hakkın ve haklının yanında olmayı gerektirir.

Bir insanı savunurken ölçü akrabalık, hemşerilik değil sadece ve sadece hak olmalı.

Adalet ve hak konusunda aslolan mensubiyet değil, hakkaniyettir.

Mazlumun kimliği ve dini sorgulanmadığı gibi;

Zalimin de kimliği ve dini sorgulanmaz. 

Zalim zalimdir.

Mazlum mazlumdur.

 

Dünya hayatında sizin nesebinizden, aşiretinizden geldiği için sizinle aynı partiye oy verdiği, aynı kuruma, hizibe, teşkilata, bağlı olduğu için, sizinle aynı mesleği, meşrebi, mezhebi taşıdığı için bir şekilde ona sırt çıktınız.

Ona umut ve destek verdiniz. 

Peki bu yanınıza kalacak mı ??

Bunun yarını, hesabı, ahireti, mahkeme-i kübrası yok mu ?? 

O zaman ne yapacaksınız?

Onun için ne yapacaksınız, kendiniz için ne yapacaksınız ?

Haydi gelin de vekilliğinizi orada gösterin. 

Gelin avukatlığınızı orada sürdürün. 

Haydi bakalım.

Gücünüz yetecekse, becerebilecekseniz; 

herkesin: 'nefsi, nefsi’ diye çırpındığı

ananın bile kucağındaki yavrusunu savurmak zorunda kaldığı, o kıyamet dehşetin vakti geldiği zaman, 'yakınım, yandaşım, bizdendir' dedikleriniz, ne kadar sizden olacak; kim kime sahiplik edecek ?!..

“Hiç şüphesiz Allah, ihanette ileri gitmiş günahkarları asla sevmez”

İhaneti kanıksayanları, ihaneti marifet sananları, ihanet üzerinden rant, çıkar hesabı yapıp, gelecek inşa etmeye çalışanları Rabbimiz kesinlikle sevmez.

Ve Allah (cc) diyor ki; hainleri sevmeyeceksiniz.

Allah sevmezken, biz hainleri hoş görebilir miyiz ?

Yani ihanete seyirci kalıp, ihaneti normal görmek; varsın içimizde hainler de olsun, o da bir renkliliktir, o da bir çok sesliliktir' deme hakkımız yok..

Çünkü hainlerin ihaneti sadece kendileriyle sınırlı kalmıyor. Nesilleri, toplumu, geleceğimizi tehdit ediyor

Bu bakımdan kavramları çok iyi idrak etmemiz lazım.

Allah (c.c) 'ihanet etmeyin' demiyor, dikkat edin. Hainlerle iş tutmayın, onlara yanaşmayın, onların dümen suyuna girmeyin, onların avukatlığını yapmayın, diyor..

Müslüman zaten ihanet edemez, bununla kalmayacak.

Hainler, o Müslümandan cesaret alamayacaklar. Onun biraz da hoşgörüsünden istifade ederek alanlarını genişletemeyecekler.

Bize düşen, hainlerin alanını daraltmak, hatta ihanete son vermek.

Nerede bir hainlik varsa, onun izalesi ya da islahı için hatta risk alıp, cesur adımlar atmaktır vazifemiz. 

Gayret göstermektir.

Destek olmayın, savunmayın.

Hainlerin ihanetinde bir marifet ve hikmet aramayın.

Yani 'yapmışsa mutlaka bir bildiği vardır' gibi zanları zorlamayın.

Özellikle bir takım siyasi, mezhebi, kavmi, asabiyetlerden dolayı: 'Eğer hain bizdense, sorun yoktur, mutlaka bunu tolere etmemiz lazım. Bu bizim adamımız, bunu bir şekilde idare etmemiz lazım. İçimizde kalsın, bu şekilde inşallah ileride adam olur' deme lüksümüz yoktur.

Bakıyoruz ki hainlerin palazlanıp, etki alanını genişletmelerine bizim o ihmalimiz sebep oluyor.

Peki bu yanınıza kalacak mı?

Bunun yarını, hesabı, ahireti, mahkeme-i kübrası yok mu?

✔ O mahkeme öyle bir mahkeme ki, hâkimi Allah’tır. 

✔ O mahkeme öyle bir mahkeme ki, şahidi Allah’tır.  

✔ O mahkeme öyle bir mahkeme ki, delileri çok sağlamdır.  

✔ O mahkeme öyle bir mahkeme ki, terazisi çok hassastır.

✔ O mahkeme öyle bir mahkeme ki, verilen hükümler mutlak manada adalete dayanmaktadır ve hiç kimseye en ufak bir haksızlık yapılmayacaktır.

Allah (c.c) ehline verilmeyen emaneti görendir.

Allah (c.c) hak edene hakkını vermeyeni görendir.

Allah (c.c) yapılan ihanetlere giydirilen kılıfları görendir.

Allah (c.c) Söylenen sözleri en ince ayrıntısına kadar işitendir.

Onlar Allah'ı hesaba katmasalar da, 

Allah'ı (cc) devre dışı bıraksalar da, hiç bir hesap, plan Allah‘u tealaya gizli değildir.. 

Bunu nereden biliyoruz: (Ve kânallâhu bi mâya’melûnemuhîtâ) “Allah, onların yaptıklarını kuşatandır” (Nisa:108)

Allah her şeyi ihata eder. 

Her şey Allah'ın denetimindedir.

Onun (cc) katında hiç bir şey kayıt dışı, sümen altı değildir.

Hiçbir dava zaman aşımına uğramamıştır.

Unutmamalı ki, kullarına hak ve adâleti emreden Allah Teâlâ, dâimâ mazlumların yanındadır.

 

Advert

Paylaş:
Advert