Komşuda pişer bize de düşer

Keşke bu yazımızın konusu komşumuzda pişen leziz yemeklerden oluşabilseydi!

Komşuda pişer bize de düşer

Advert

Ama yanı başımızda, yemek masalarında dolarlar ve kara su karşılığında satılan kardeşlerimiz olduğu sürece iyi şeylerden bahsedebilmek çok da mümkün olmuyor...

Yakın tarihimizde ilk olarak devrimlerle aramıza atılan nifak tohumları şimdilerde gayet aşikâr bir şekilde toprağımıza ağaç olarak ekiliyor. Müslümanların zararına, maddi ve manevi anlamda yok olmalarına ve bağlarının zayıflayıp birbirlerine düşman olmalarına sebep olan olaylar “bahar” adı altında süslenip önümüze koyuluyor... Müslüman kanıyla karışan kara su haliyle birilerinin daha çok ilgisini çekmeye başlıyor... Bana dokunmayan yılan bin yaşasın yolunda ilerleyen mantığımız ise o yılanın bize de dokunmak üzere olduğunu bir türlü idrak edemiyor...

Bu zamana kadar kardeşlikten bahsederken hep din ve kan kardeşliğinden bahsettik ve bir şekilde komşuluk kavramını pek önemsemedik. Evet dilimize pelesenk olan hadisleri unutmadık “komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” hadisini en küçüğümüze kadar ezberlettik ama komşumuzun aç olduğunu gördüğümüzde vicdanımızı nedense her zaman rahatlatabildik. Kendi malımızı paylaşınca yok olacağını zannettik. İşin artık ilginç gelmeyen tarafı ise bu zanları biriktirirken ensar ve muhacirin hayatlarını okumaya devam ettik...

Ümmet olarak koruyamadığımız coğrafyalara bakıp ahlanıp vahlanmak yerine elimizde olanlara sahip çıkabilmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Unutmayalım din kardeşimizin üzerimizde hakkı var, komşumuzun üzerimizde hakkı var, en önemlisi insanın insan üzerinde hakkı var...

Bakmayı bilen insan için her sözde bir ibret var. Bunlardan birisi de özellikle mezarlıklarda rastladığımız şu söz olsa gerek “bizde gezerdik sizin gibi, sizde öleceksiniz bizim gibi...” şu an bizde yaşanan olayları televizyondan izlemekle yetiniyoruz aynı bugün ölenlerin ve para karşılığında satılanların bir zamanlar izledikleri gibi...

RUMEYSA ÜLSEN

Advert

Paylaş: